YAŞLANMAK ÇALIŞMAYA ENGEL Mİ?

Bir çok kurum için resmi emeklilik yaşı vardır. Özel kurumlar için bu yaş sınırı daha yüksek tutulur. Kendi işine sahip olanlar için emeklilik yaşı, kişinin belirleyeceği ve sağlığının elverdiği bir yaş olarak açık uçlu bırakılmıştır. Bazı iş kollarında çalışma koşulları nedeni ile daha genç yaşlarda işi bırakmak gerekmektedir. Bazı işler ölene değin yapılabilir. Tüm bunlar çeşitli belgelerle ortaya konmuş gerçekler olsa da ülkelere, kişilere ve yaşanılan zamana göre değişimler göstermektedir. Aslında öncelikle bazı kavramları netleştirmek gerekir. Bunlardan ilki çalışmanın ne demek olduğudur. Çalışmayı, karşılığında kazanç elde edilen iş olarak tanımlarsak tartışma başka bir boyuta geçer. Oysa çalışmayı kişinin üretmesi, yaşamın içinde olması diye genellediğimizde farklı anlam kazanmaktadır. Üzerinde durulması gereken diğer bir tanım ise kimin yaşlı olduğudur. Son yıllarda gerek sağlık alanındaki buluşlar, gerek beslenme koşullarının düzelmesi gibi nedenlerle insan ömrü uzamış ve “yaşlı” grup için belirlenen yaş alt sınırı yükselmiştir.

Beden sağlığına ilişkin sorunlar bir yana, yaşla birlikte değişen bazı özellikler nedeni ile genç çalışanlar sıklıkla, yaşlı buldukları çalışanların artık işten ayrılmaları gerektiğini düşünürler. Bunun temel nedenlerinden biri arkadan gelen gençlere yer açılması ve döngünün devam etmesidir. Diğer bir neden ise, yaşlıların değişen zihinsel, bilişsel ve ruhsal durumları nedeni ile işlerinde sorunlar yaşayacakları inancıdır. Bu inancın doğruluğunu anlamak için sağlıklı yaşlılıkta oluşan değişimlere bakmak gerekir.

YAŞLA GELEN DEĞİŞİMLER

Yapılan çalışmalarda yaşlılık döneminde akıl sağlığına ilişkin diğer dönemlerden daha fazla sorun saptanamamıştır. Hatta yaşlıların, olumsuz emosyonel durumları gençlerden daha iyi kontrol ettikleri görülmüştür.

Bilişsel değişiklikler: Bilişsel fonksiyonlar; algılama, sözel yetenekler, kelime zenginliği, genel bilgi durumu, algılama ve psikomotor işlevleri içerir.  Görsel algılamada yaşlılıkla belirgin değişiklik olmaz. Dikkat fonksiyonu temel olarak iki grupta değerlendirilebilir. İlk grup, dikkati tek bir yere yöneltmek ve bir uyaranı izlemektir  ki yaşlılıkta bu fonksiyon değişmez. Ancak dikkati bir uyarandan diğerine yöneltip, sonra tekrar öbür uyaranı izlemek, yani aynı zamanda dikkati birkaç uyarana bölüştürme  yeteneği yaşla belirgin azalma gösterir. Kelime hazinesinde azalma olmayıp, aksine özellikle eğitimli yaşlılarda artma izlenirken, çalışmalar kendiliğinden konuşmanın daha özensizleşmeye ve daha çok tekrar içermeye başladığını göstermiştir. Objelerin isimlerini hatırlama ise bir miktar azalma gösterebilir.

Öğrenme fonksiyonunun yaşlılıkta azaldığı bilinir. Temel, kristalize zeka bozulmazken, akıcı zekanın bozulduğu görülmektedir. Hafıza fonksiyonları, yakın hafıza ve uzak hafıza olmak üzere incelenir. Yaşlılıkta öğrenilen bilgileri depolama ve yeniden hatırlamada bozulma belirgindir. Uzak hafıza sağlam kaldığı halde, yakın hafızanın yaşla birlikte belirgin azalması yaşlılıkta karşılaşılan şaşırtıcı durumlardandır.

Kişilik: Yaşlandıkça sosyal ilişkilerde azalma gözlenir. Yeniliklere, yeni şeyler yapmaya ve öğrenmeye karşı yaşlılar tutucu olur. Çevreye ilgileri azalır, sosyal ilişkiler gittikçe azalır. Bu durum genellikle yapamamaktan ve hareket zorluklarından kaynaklanır. Ölümler nedeniyle sosyal çevreleri azalır, yeni ilişkiler kurmak zorlanır. Yaşlılıkta kişiler aşırı tutumlulaşır; mal ve para düşkünlüğü artar. Gerçekte çok da gerek duymadıkları, duymayacakları şeylere aşırı bağımlılık göstermeye başlarlar. Aslında yaşlılık dönemi, Erikson tarafından benlik bütünlüğünün tamamlandığı dönem olarak tarif edilir. Bunun anlamı, kişinin geçmiş yaşantılarının tümünün kendine ait olduğunu kabullenişi, geçmişle ilgili pişmanlıklar ve özlemler taşımamasıdır. Bunu sağlayabilen yaşlılar için gelecek belirlidir, ölümden korkmaz. Gençlere kızmaz, onların haklarına saygılı olur ve önem verir. Tüm bu gelişimleri, yaşlının daha önceki kişilik özellikleri, yaşlılıkla birlikte oluşan hastalıklar, aldığı ilaçlar, kişisel kayıplarla bağlantılıdır. Hastalıklar ve ilaçlar yaşlının zihinsel, bedensel ve kişilik gelişimini olumsuz etkileyen durumlardır.

Dolayısıyla yaşlılığı sağlıklı geçirmek için bir şekilde çalışmaya, zihni ve bedeni meşgul etmeye, sosyal ilişkileri sürdürmeye ihtiyaç vardır. Bunları “emekliliğin keyfini çıkar” tarzı sadece boş zaman değerlendirmesi ile yapmak kolay değildir. Diğer yandan tam verimli aynı işi sürdürmek de mümkün görülmemektedir. Bu nedenle yaşlılık için eğlence ve dinlenme dışında planlar yapmak gerekebilir. Yaşlılık çalışmaya engel değildir ama bu yaşlanana değin yaptığınız işi sonsuza kadar sürdürmelisiniz anlamına gelmez.

Herkesin bir gün yaşlanacağı bir gerçek. Yapabilecekleri yapmış olmanın mutluluğu ve geleceği  yenilere teslim etmenin huzuru ile sağlıklı, çevrenizde sizi seven ve değer veren insanlarla birlikte yeni değerlerin peşinde  olmayı ummak, bunu sağlamaya çalışmak yaşlanmayı güzelleştirecektir.  Bu yazıyı Erikson’un bir sözüyle tamamlamak istiyorum: “Yaşlılarda ölümden korkmamaya yetecek kadar benlik bütünlüğü olursa, çocuklar da yaşamdan korkmayacaktır.”

Facebooktwitterlinkedinmail