PARTİ YAPMAK!

Seçimler yaklaşıyor. Her seçim yaklaştığında yeni partiler kurulmaya başlıyor.

Bir başka ülkede böyle bir sistem var mıdır? Bilmiyorum. Doğru sistem ne olabilir bir bakalım. Seçim yaklaşmadan, hatta seçimlerden bağımsız olarak siyasi kümeleşmeler yapılır, benzer düşünceleri paylaşan kişiler bir araya gelmeye başlar, tartışırlar. Bu tartışmalar ve buluşma siyasi platforma taşınmak istenirse, görüşlerini savunabilecekleri var olan oluşumlar gözden geçirilir. Eğer varsa, onunla çalışılır. İktidar mücadelesi, yani partinin yönetimine talip olmak başka boyuttur. Partinin içindeyken, eğer partiyi yönetenlerin sizin ortak savınızı yeterince savunamadıklarını, iyi yönetemediklerini düşünüyorsanız onun mücadelesini verirsiniz. Parti yönetimine talip olmak, “ben olmalıyım” amacı taşımamalıdır.

Oysa yapılan bambaşka. Ortaya biri çıkıyor. Ben parti kuracağım diyor. Niçin parti kurmak ister? Onun siyasi düşüncelerine yatkın, kurulu bir parti yok mudur? Yoksa amaç inandıklarını siyasi platformda savunmak değil, bir parti sahibi olmak mıdır? Bu soruların yanıtlarını bulamadım. Bu arada bir seçmen olarak kaç siyasi partimiz var? Onlar kimler? Partide başkan dışında kimler vardır? Hatta parti başkanı kimdir, ne savunurlar bilmiyorum. Seçim öncesi hepsini öğrenmeye kalksam, başka iş yapamamaktan ve daha önemlisi ne savunduklarını öğrenecek birkaç cümlelik kaynak bulamamaktan korkarım.

Peki, tüm bu plansızlığın, “benim olsun” ana fikrinin getirdiği nedir? Birkaç gündür okuyorsunuz. Eski İstanbul belediye başkanı bir siyasi parti kurmaya karar vermiş. Zaten bir parti içinde siyaset yaparken belediye başkanı olmuş, sonra ayrılmış. Olabilir, fikir uyuşmazlığı olmuştur, ayrılmıştır. Peki, nasıl bir siyasi görüşü vardır ki mevcut partilerin hiçbirine uymaz, yeni parti kurmaya karar verir. Sonra bir hareket başlar, orada diğer isimler hiç bilinmez. Sonunda bir röportajında partisinde çeşitli kişilerin olacağı ya da olabileceği üzerine konuşmuş. Bir anda herkes birbirini yalanlamaya başladı. Türkiye’de aktif siyasetin içinde olan kişiler belli, çoğu benim çocukluğumdan beri değişmedi. Bir de potansiyel siyasetçi olarak bakılanlar var. Biraz öne çıkmış eski-yeni bürokratlar, akademisyenler, bazı sivil toplum örgütlerinin başkanları… Hepsini bir araya getirseniz bir meclis ya eder ya etmez. Dolayısıyla söylenen, söyleneceği düşünülen isim sayısı kısıtlı. Böyle olunca da yeni parti kurmak zor. “Ayşe parti veriyormuş, beni çağırmadı. Ben de kendi partimi yaparım inadına.” diyerek, sağa sola “Ahmet parti veriyor, tanımak önemli değil, herkes birini alsın gelsin, kalabalık olsun istiyor.” şeklinde yaşadığımız sürece, bu tür yalanlamalar da çok olacaktır. Böyle olunca, kurulan bir partinin içinde onu kuranların dışındaki kişileri tanımak zor. Siyasete bakış ve siyasete siyasetçilerin biçtiği değer, böyle kaldığı sürece daha da zor olacak. Ama daha zoru tüm bunların içinden seçim zamanı, kendimiz ve ülkemiz için en doğruyu seçmek. Zaman geçiyor, moda olduğu şekilde, İstanbul gecelerinde gece boyu her partiye on dakika uğrayarak görünmeye ve eğlenmeye çalışırsak, hiçbir yerde gerçekten var olamayız…

Facebooktwitterlinkedinmail