NASIL TEPKİ VERMELİ

Fransa, 1915 yılında hukuksal bir kavram olarak olmayan “soykırıma” ilişkin hazırlanan yasayı oyladı ve kabul etti. Şimdi senatoya gitmesi bekleniyor. Şimdi tartışılan, Fransa’nın nasıl protesto edileceği. Kimi Fransa tatilinden vazgeçiyor, kimi Fransız mallarının alınmamasını istiyor, kimi kurs kapatıyor, kimi Fransız güzelini yarışmaya sokmuyor.Orhan Pamuk Nobel kazandı. Daha önce ileri sürdüğü kişisel düşünceleri nedeniyle gündeme gelmişti. Şimdi bu ödül tartışılıyor. Kimi Nobel’i geri vermesini öneriyor, kimi Nobel’i romanlarıyla değil, açıklamalarıyla aldığını söylüyor.

Ülkemizde önemli şeyler oluyor. Hepsinin değerlendirilmesi, tartışılması ve herkesin düşüncesini belirtmesi gerekiyor. Gerekiyor gerekmesine de duygu ve düşüncelerimizi dışa vurmak, savunmak konusunda sorun yaşanıyor. Öncelikle tartışmalar gerçek konulardan uzaklaştı. Şimdi, Fransız mallarını almayalım diyenlerle, alalım diyenler birbirleriyle tartışıyor. Nobel’inin veriliş gerekçesi ve iadesi, hatta romanların edebi değeri konusunda anlaşamayanlar da karşıt oldular.

Aslında ortak duygu öfke. Öfke doğal bir duygu. Ama öfkenin kaynağını keşfetmek ve nasıl dışa vuracağımıza karar vermek konusunda kargaşa var. Öfkenin kaynağı Fransa’nın aldığı karar. Bu karara öfkelenmek için gerekçeler de var. Tarihsel gerçeklerin doğru dile getirilmemesinden başlayıp, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına, sınırlanmasına değin uzanan gerekçeler. Orhan Pamuk düşüncesini söylediğinde kızan, sınırlayanlara karşı gelen, düşünce özgürlüğünü savunan Fransa’nın, farklı düşüncenin dile gelişini kısıtlamaya çalışmasına öfke. Onun daha da ardında olan ve Fransa’ya öfke yaratan yüzlerce neden. Bir öfkeyi ortaya koymak için yapılacak şeylere baktığımızda, ilki birey olarak kendi kendimize söylenmektir. Sonra bu kızgınlığı yakın çevremizle paylaşabiliriz. Bu sırada daha üst düzeyden, örneğin devletten bir eylem bekleriz. Bizim öfkemizi temsil edebilecek gerçek bir öneri ya da eylem. Bunun olmadığını düşündüğünüzde aklınıza gelen şeyleri paylaşmaya ve önermeye başlarsınız: “Fransa’ya ait malları almayalım.” Sizinle aynı düşüncede olan olursa, öfkenizin akış bulduğunu düşünür ve rahatlarsınız. Buraya değin bir sorun yok gibi görünüyor. Sorun, bunu yapmayanlara ya da yapılmasının anlamı olmadığını söyleyenlere öfkelenmeye başladığınız an belirir. Artık gerçek nedenden uzaklaşmış, belki de öfkenizi daha kolay dile getirebildiğinizi düşündüğünüz, baş edebildiğinize inandığınız bir karşıt bulmuşsunuzdur. Rahatlasanız da gerçek sorununuz çözülmemiştir.

Nobel bir ödül. Birey olarak onu almayı çok isteyebilirsiniz. Almak için geçerli yollar nelerse bunların hepsini yaparsınız. Aldığınız an, birey olarak kazanmışsınızdır. Bu sizin başarınızdır. Kim ne derse desin siz amacınıza ulaşmışsınızdır ve mutlusunuzdur. Diğer yandan birçoğunuz bu ödülün alınmaması gerektiğini düşünmektesinizdir. Hatta geri verilmesi gerektiğini, hatta hak edilmediğini. Buna öfke de duyabilirsiniz. Öfkeniz kişinin kazandığı gerçeğini değiştirmez. Siz fikrinizi söyleyebilir, bunu savunabilirsiniz. Onun başarısından vazgeçmesi, ya da başarıyı değersizleştirmek öfkenizi geçirmeyecektir. Oysa Nobel ödülünü ayrı, kişinin sarf ettiği görüşlerini ayrı değerlendirmeyi becerebilirseniz en azından öfkenizin gerçek kaynağına ulaşabilirsiniz. Bu da öfkeyle baş etmek için iyi başlangıçtır.

Ülkemiz önemli ve zor günler geçiriyor. Yapılması gereken, başarılması ve tepki verilmesi gereken çok şey var. Ama en başta öfkemizin nedenlerini ve öfkeyi doğru, yararlı, en uygun şekilde nasıl dışa vuracağımızı öğrenmek zorundayız. Yoksa yanlış ve kontrolsüz tepkiler nedeniyle, haklı olduğumuz davaları kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalırız.

Facebooktwitterlinkedinmail