KADIN VE ERKEĞİN GEZEGENİ AYRI MI?

Kadınlar erkekleri, erkekler ise kadınları anlayamadıklarından yakınıyorlar. Bu yakınmanın özünü, ilişkilerde yaşanan sorunlar oluşturuyor. İnsan olarak kurulan ilişkilerin yürümemesi, genellikle iki cinsin olaylara farklı bakışlarına ve benzer tepkiler vermeyişlerine bağlanıyor. Bu konudaki arayış nedeniyle piyasa kitap dolu. Erkekleri ya da kadınları anlama sanatından tutun da, her cinse ilişkin davranış kalıplarını belirlediğini söyleyenlere değin büyük bir pazar. Bu kitaplardan elde edilen en kesin sonuç, yazarın kadın ya da erkek olmasının farklı olmadığı ve her cinsten yazara ün ve para getirdiğidir. Peki, kadın ve erkek faklı mı? Anatomik farklılıklar duygu, düşünce ve davranışlara yansıyor mu?

Fark tanımda mı?

İki cinsin tanımlarını yaparken ilk fark ortaya çıkıyor: Kadın ve erkek. Bu tanımlarla kast edilen, fiziksel ve genetik özelliklerindeki farklılıklardır. Oysa bir de sosyal ve psikolojik farklılıklar vardır. Psikolojik özellikler ve sosyal yaşam anlamında kadın, erkek denilince tanımın içine iki cinse atfedilen duygular ve toplumsal olarak beklenen davranışlar girmektedir. Hala ders kitaplarımızda yazdığı gibi çocuk bakmak, yemek pişirmek, temizlik yapmak kadınlara; para kazanmak, aileyi korumak erkeklere ilişkin özellikler olarak tanımlanmaktadır. Duygusal, çabuk incinir, ağlar dediğinizde kadınların; güçlü, maceracı, saldırgan dediğinizde ise erkeklerin tanımlandığını düşünmez miyiz? Bazı durumlarda fiziksel görünümle bile yanılabildiğimize göre, kalıplara sokmaya çalıştığımız davranış ve duygularla yaratmaya çalıştığımız farklılıklarda da yanılıyor olmamız mümkündür. O zaman farklılıkları başka yerlerde aramalıyız.

Kadınlar duygu gezegeninden mi?
Duygu denilince akla kadın gelir. Kimi zaman fazla duygusal olmak aşağılanarak kadınlara özgü, kadınsal olarak tanımlanır. Oysa duygu insana ilişkindir ve duyguları yaşayabilmek, gösterebilmek sağlıklı olmaktır. Fark, iki cinsin duygularını ifade etme şekilleri ve verdikleri duygusal tepkilerdedir. Duyguları ifade edebilmenin diğer yönü duyguları anlamaktır. Genel olarak kadınlar karşısındakinin duygularını daha çabuk anlarlar. Bakışlardan, yüz ifadesinden duyguyu tanımlayabilmektedirler. Önemli olan bu özelliğin kadınlara genetik olarak geldiği mi yoksa sonradan mı edinilmiş olduğudur. Bir görüşe göre kadınların bu yeteneğinin nedeni erkeklerdir. Tarih boyunca güçsüz konumda olan kadınlar, güçlü olan erkeklerin duygusal ifadelerini okumayı, kendilerini koruyabilmek için öğrenmişlerdir. Egemen olan, bu yeteneğe gereksinim duymamıştır. Büyük bir çabayla, yüz ifadeleri, ses tonu gibi her yolu deneyerek duygularını ifade eden kadın, erkeğin okuyamaması nedeniyle çaresiz kalmakta ve artık bağırmaktadır. Karşısındakinin duygularını okuyamayan erkek ise, kendi duygularını da bastırmakta, kontrol etmeye çalışmakta ve çoğunlukla öfke, saldırganlık olarak toplumun ona uygun bulduğu şekillerde ifade etmek zorunda kalmaktadır. Oysa bazen olumlu, olumsuz tüm duyguların en kolay ve rahatlatıcı ifadesi ağlamaktır. Ve ağlamak çocukluğundan başlayarak erkeklere yasaklanarak, bundan mahrum bırakılmışlardır. Ellerinde, bir tek taşıdıkları testosteron hormonunun da önemli katkısı olan saldırganlık duygusu kalmıştır ki, bu duygu zaten toplum tarafından sıklıkla pekiştirilmektedir. Aşırı saldırgan ve insafsız davranabilen kadınların bu davranışı ise “erkek gibi” olmakla geçiştirilir. Oysa saldırgan ve insafsız kadın sayısı hiç az değildir.

Aynı Gezegendeyiz!
Evet, kadınlar ve erkekler bazen birbirlerinden farklı düşünmekte ve davranmaktadırlar. Doğrusu birbirlerinden farklı düşünen ve davranan bir dolu kadın bulmak daha kolaydır. Aynı şekilde tüm erkekler de aynı düşünüp, aynı davranmamaktadır. Kendi aralarındaki farkları bir yana bırakıp, karşı cinsle farklılığa dönersek, hangi gezegenden gelmiş olursa olsunlar, şu anda bildiğimiz, yaşam olan tek gezegen olduğuna ve kadın-erkek hepimiz bu gezegeni paylaştığımıza göre bir şeyleri çözmemiz gerekmektedir. Üstelik aynı gezegeni paylaşmakla yetinmeyip, bir de birlikte ve mutlu ilişkiler istiyorsak, gerçekten bir şeyler yapmalıyız. Oysa kadınlar erkeklerin, erkekler ise kadınların niçin kendilerine benzemediklerinden yakınarak ilişkileri daha da içinden çıkılmaz hale getirmektedirler. Belki önce kendi duygularımızın ve davranışlarımızın şifrelerini çözmekle başlayabiliriz. Bulduğumuz şifreler, karşı cinsi çözmek için de yol gösterici olabilir.

Facebooktwitterlinkedinmail