ISSIZ ADAM NİÇİN AĞLATIYOR?

Tüm arkadaşlarınız, gazeteler aynı filmden bahsedince ve buna danışanların soruları, yorumları eklenince kısa sürede o filmi görmek gerekiyor. Ben de öyle yaptım ve Issız Adam filmini izlemeye gittim. Önce sinema seyircisi olarak düşüncelerimi paylaşmalıyım. Çok duru, abartısız, sıkmayan, büyük beklentilere sokmadan sinema izleme duygusunu doyuran bir film. Çağan Irmak, tıpkı Babam ve Oğlum filminde olduğu gibi hemen herkese “Ben bu öyküyü biliyorum, ama bu kadar güzel anlatamazdım.” diye hissettirmeyi başarmış. Ellerine sağlık.

Yaşamı anlatmak

Filmle ilgili hep aşk öyküsü ve bağlanma korkusu anlatıldı. Oysa film bambaşka bir öykü ile başlıyor. İstanbul’da bazı yozlaşmış ilişkiler ve onların verdiği tükenmişlik duygusu. Birbirini tanımadan, anlamadan kurulan cinsel ilişkiler. İnternetten tanışılan evli çiftlerle, geçerken uğranan birileriyle kurulan cinsellikler. Duygu olmadan, insani hiçbir ilişki kurulmadan sadece cinsellikle yaşanan birliktelikler. Bu tür yaşamları anlamaya çalışmak gerek. Tüm bunları ne bağlanmaktan kaçınmakla açıklamak mümkün, ne de modern dünyanın düzeni ile. Biraz daha derine, yaşayanların kendilerine, ailelerine, öğretilerine, sorunlarına, beklentilerine ya da beklentisizliklerine gitmek gerekiyor. Mutluluk arama adına daha mutsuz olmaya giden bu yolu tanımaya çalışmak, çözümleri de beraberinde getirebilir.

Niçin ağlanıyor?

Kimler ağladı filmde? Bu sorunun somut yanıtları var. Çoğunluğu kadın olmakla birlikte, filmde ağladığını söyleyen erkekler de var. Ortak nokta, ağlamanın ayrılıktan sonra başladığı ve ayrılıkla yaşananlarla arttığı. Onların ağlamalarına eşlik etmenin yanı sıra, çoğunluk yaşadığı bir aşkı anımsadı galiba. Hele sonu ayrılıkla bitmiş bir aşk öyküsü olanlar, kahramanların gözyaşlarında kendilerinin eski gözyaşlarını ve acılarını buluyorlar. Benim asıl merak ettiğim kaç kişi kahramanların durumuna ağladı? Çözebilecekleri bir sorunu çözmek, yardım aramak yerine vazgeçmelerine… Yıllar sonra karşılaştıklarında “Biz ne yaptık?” pişmanlığı yerine, “Hâlâ seviyorum ama çaresizim.” yanlış düşüncesi ile kendilerine acılamalarına kaç kişinin ağladığını merak ediyorum. Filmdeki anne niçin ağlıyordu? Eğer oğlu kendisine ait olsa, ona bağımlı olsa bu kadar kolay bir başka kadına verir miydi? Yoksa oğlunun yakın olduğu kadını sahiplenerek, onun üstünden oğluna mı ulaşmaya çalışıyordu? Ya da kadın kahramanın evlendiği ve çocuk sahibi olduğu adama ağlayan oldu mu?

Filmden çıktıktan sonra

Filmden ağlayarak çıkan kadınların birçoğu “Ben de terk edilmiştim ama biliyordum, beni sevdiği halde bağlanma korkusundan gitmişti.” diye düşünüyordu. Bu düşünce kızgınlığınızı, “Demek hala acı çekiyor, oh olsun.” duygusunu dile getirebilir. Çoğu terk edip giden aslında bu duyguyu yaşamasa da, hatta sizi çoktan unutmuş olsa da sizi rahatlatıyorsa bir zararı yok. Sadece her zaman olmayacağını bilin yeter. Ama bu duygu ile filmden çıkıp, sizden ayrılan eski sevgilinizi aramayın. Alacağınız yanıt çok acıtıcı olabilir. Ayrılma aşamasında yapılacakları yaptıysanız, karşınızdaki ile ilgili değil, kendinizle ilgili yanlışları bulmaya ve çözmeye çalıştıysanız, buna rağmen gittiyse bitmiş demektir. Bir sonraki ilişkide benzer sorunları yaşamamak için neler yapılması gerektiğini düşünme zamanıdır. Bu arada filmin sonunda her iki tarafın aşkı devam etmesine karşın; kadının evlenip, çocuk sahibi olması kadınların sorunları daha çabuk ve iyi çözdüklerinin bir göstergesi olarak mı verilmişti, yoksa kimi severlerse sevsinler belli yaşa gelmeden evlenip, çocuk sahibi olmak isterler şeklinde bir eleştiri miydi anlamadım! Yanlarında kadın arkadaşları ile gelmiş ve çıkışta kadın arkadaşının ağlamasına biraz gülerek bakarak kendi yaşlarını saklamaya çalışan erkeklere de bir hatırlatma: Tüm insanlar yanlış yaptıklarında, canları yandıklarında ağlayabilirler. Buna erkekler de dâhildir. Ve “Bak ben o adamlardan değilim, yanındayım.” bakışı ile bakan erkekler düşünmeli ki yanlarında durmak isteyen biri olmadığı zaman, kimsenin yanında olamazlar.

Sevin, âşık olun ve sağlıklı sevgiler yaşayın. Yanlış ilişkiler yaşıyorsanız, bağlanamıyorsanız bunun sorumlusu çağımız diyerek geçmeyin. Kendinizi çözmeye, nedenleri bulmaya çalışın. En azından bir sonraki sefer doğru sevgiyi bulma ve yaşatma şansınız olur. Ve Issız Adam’ı izlemeye gidin. Ağlamaya gitmeyin, canınız ağlamak istiyorsa ağlayacak çok şey bulunabilir. İçinizi ısıtmaya, her türlü sevginin anlamını düşünmeye ve sonu ne olursa olsun yaşanmış güzel şeylerin değerini anımsamaya gidin.

Facebooktwitterlinkedinmail