FİLM DÜNYASI VE PSİKİYATRİ

Bir sure önce katıldığım ve sizlere sözünü ettiğim kongrenin açılış konuşmalarından birini Dr. Jennifer Melfi yaptı. Çoğumuzun yazılarından ya da kongrelerden tanımadığı, ama psikiyatri dışı birçok insanı tanıdığı biriydi. Tony’nin psikiyatrı, şu mafya babası Tony Soprahano’nun. Gerçek adıyla Lorraine Bracco, dizi oyuncusu. Konuşmasında bu role nasıl hazırlandığından, kendi geçirmiş olduğu depresyonu nedeniyle aldığı tedaviden, hem hasta hem de oyuncu olarak aldığı danışmanlıktan söz etti.

Bu tür dizilerin, insanların psikiyatriyi anlaması, tanıması için önemi tartışıldı aynı zamanda. Son yıllarda dizi konusunda büyük atılımlar yapılan ülkemin dizilerini bildiğimce şöyle bir gözden geçirdim.Atladıklarım olabilir ama gerçeğe uygun bir rol hatırlayamadım.İki dizi de baş rol oyuncularından birinin psikiyatr değil ama psikolog olduğunu, ana konu işleri olmadığı halde hem işlerini yanlış yapan, hem de yetersiz ve mutsuz iki kadın rolü olduğunu hatırladım. Hiç birinde danışmanlık alındığını sanmıyorum. Çünkü gerçeğe uygunlukları tartışılacak durumda bile değildi. Bir tek Aliye dizisinde, küçük kızın psikiyatrist tarafından muayenesi profosyonelceydi ki, dizi içinde kaynadı gitti.Tabi birde çocuklar duymasın var. Dizi içinde verilen yanlış mesajları düzeltmeye çalışan psikolog rolü. O da sanırım sadece senaristin ve oyuncunun kendi bilgileriyle oluşmuş bir roldü. Lorraine Bracco’nun aktardığı senaryo yazım aşamasını ve hazırlık aşamasını dinleyince bir yerlerde hata olmalı dedim. Çünkü bizim dizilerde ki psikiyatrist ya da psikologlar bırakın insanlara bilgi vermeyi, yaşamları boyunca gerek duysalar bile gitmelerini engelleyebilirdi. Sinema filmlerine baktığımızda manzara farklı değil. Hastaları, hastalığı ve uzmanları korkunç ya da komik algılayan senaryolar dışında örnek bulmak zor.

Unutulmayan filmler
Amerikan film endüstürisi, uzun zamandır psikiyatri filmleri çekiyor.Filmler psikiyatri hastaları ve psikiyatristlere ilişkin öykülerle dolu.Yapılan çalışmalar, bu filmlerin Amerikan halkının psikiyatri, tedavi yöntemleri ve bunlara algıları üzerinde güçlü etkisi olduğunu ortaya koymuştur.Bu nedenle, ruh sağlığı alanında çalışan uzmanlar bu filmlere çok dikkat ediyorlar.Bu sunumların çekiciliği insanların davranışlarını etkiliyor. Bu etkiyi değerlendirmek için yayınlanmış ve ticari başarı elde etmiş filmleri gözden geçirmek gerekiyor.En çok anımsananı, Jack Nicolson ve Guguk Kuşu olmalı. Peki,uzun süre olmasına karşın, tvler de sık yayınlanan “Peki ama Bob” filmini anımsamayan var mı? Hani şu takıntıları olan ve doktorunu yaz tatilinde rahat bırakmayıp, ailesinin içine giren hastanın öyküsünü. Sonra akla gelenler “benden bu kadar, şifre Merkür, Altıncı His, Yağmur adam” oluyor. Her biri ticari başarı elde etmiş ve insanlara bazı hastalıklar ve yaklaşımlar konusunda fikir vermişti. Ve tabi ki Analyze filmleri. Mafya babsının panik ataklarını tedavi etmek zorunda kalan, bu arada kendi sorunlarıyla da yüzleşen, insanları güldürürken, fikir sahibi olmalarını da sağlayan öyküler.En son olarak “Akıl Oyunları” hem iyi iş yapan, hem de yaşayan kahramanı nedeniyle, hastayı ve yakınlarını anlamayı herkes için kolaylaştıran bir film olarak, sinema tarihinde yerini aldı. Onunla yaklaşık aynı zamanda gösterime giren, belki de bu nedenle hak ettiği kadar ilgi çekemeyen K-Pax ve Schmindt hakkında filmleri de, psikiyatriyi anlatma açısından çok başarılı filmlerdi.
Sinemanın büyüsü
Sinema bize hastalığın nasıl başladığını, nasıl ilerlediğini ve nasıl tedavi edildiğini somut bir şekilde sunar. Oyuncu ve izleyici arasında kurduğu somut bağ nedeniyle, psikiyatri kişisel bir deneyim olarak incelenebilir.Bu etki sadece izleyici için değil, bu alandaki uzmanlar içinde önemlidir. Hastaları anlayabilme, psikiatri hastalıklarına ve hastalara karşı oluşturulmuş damgayı yok etmek için etkili bir yöntemdir. Tabi bir çok Türk filminde olduğu gibi, Bakırköy hastanesinin bahçe görüntülerinden sonra, gerçek yaşamda göremeyeceğiniz, garip davranışları gösterenlerin hasta, en az onlar kadar garip ama beyaz önlüklü olanların da doktor olarak gösterildiği filmlerin kast edilmediği kesindir. Çünkü bu yaklaşımlar, damgalanmayı yok etmek bir yana, pekiştirmekte ve korkutmaktadır.Ayrıca psikiyatristler için de sinema önemlidir. Bir çok nedenden dolayı, psikiyatristler de sık sinemaya gitmelidirler. Çünkü sinema ve medya güçlü anlatımın yanı sıra, duygusal etkiye ve görünürlüğe sahiptir. Psikiyatri öğreten ve öğrenenler için filmler, eğlenceli vaka çalışmalarıdır. Ayrıca toplumun delilik ve psikiyatrik tedavi hakkındaki bilgisi, beyaz perde de gördükleriyle gelişebilir. Bunu hastalarla ve yakınlarıyla paylaşmak ilişkiyi geliştirecektir. Sonuç olarak, sinema ve diziler psikiyatrinin öğrenilmesinde de, öğretilmesin de de iyi bir yoldur.Anlaşılan, bu iyi yolu şimdilik diğer ülke sinemalarından izlemek zorundayız. En azından,kendi ülkemizin sinema ve dizi sektörü konunun önemini ve başarısını algılayıp, güzel örnekler yaratana değin..

Facebooktwitterlinkedinmail