DİKKAT BU REKLAMDA ÇOCUK VAR!

Reklamın anlamı nedir? Bir ürünü bize anlatmak, o ürünle özdeşleşmeyi sağlamak ve doğal sonuç olarak insanların o ürünü almalarını, kullanmaları ve bilmelerini sağlamak. Ürün çeşitliliği arttıkça, reklamın önemi de artıyor. Reklamları değerlendirirken birçok açıdan bakmak mümkün aslında. Reklamı hazırlayan açısından reklamın güzelliği, özelliği farklı değerlendirme ister. Reklam veren ürün sahibi için etkinliği ön plana geçer. İzleyenler içinse etkilenme düzeyleri ve bu etkilerin yarattıkları.

Reklamda oynayan ya da izleyici olan kişiler  çocuklar olunca, denetim gerekir. Çocukların isteklerini erteleyememelerini kullanarak, tüketimi arttırmak onlar için zararlı iken, ürünü satarsa, reklamı yapan ve veren için yararlı olarak görülebilir. Benzer şekilde, hiç fark ettirmeden, doğalmış gibi verilen reklam içerikleri çocukların dünyalarında değişmez yargılar yaratabilmektedir. Örneğin çocuk, kadının rolü konusunda reklamlardan bilgi almaktadır. Reklamlarda, anneler hep temizlik yapan, mutfaktan çıkmayan, yediren, yıkayan ve bunlardan çok mutlu olan kişidir. Evdeki anne modeli ile çok uyuşmayan bu modeller çocuk için kargaşadır. Reklamlarda çocukların kullanılması yine tartışılan ve denetlenmesi gereken bir konudur.

Reklamların Çocuklar Üzerindeki Etkileri

1-      Tüketimin arttırılması ve zarar verecek tüketime yönlendirme

2-      Yanlış özdeşim modeli oluşturma

3-      Çocukların sosyal algılarını gelişimlerini bozacak şekilde etkileme

4-      Çocuğun reklamda amaç dışı ve uygun olmayan koşullarda meta olarak kullanılması (çocukla ilgili olmayan bir ürünün tanıtımını çocuğa yaptırmak, çocuğun bedenini istismara açık şekilde sunmak, çocuğu gelişim dönemine uygun olmayan kıyafet, makyaj vs. ile oynatmak…)

Geçen hafta bu son madde konusunda izlediğim bir reklamı eleştiren bir tweet attım. Bir mobil telefon operatörü şirketinin reklamında, bir yaş altı bir bebeğin ağladığını ve ağlamasının cep telefonu ile bağlanarak bebeğin önüne konulan telefondan çizgi film izlemesi ile kesilip, gülmeye dönmesi işlenmişti. Hem çocuğa yönelik olmayan bir üründe çocuk oynatılması (zaten tek oyuncu bebek), hem de izleyen diğer çocuklara yanlış örnek olarak ebeveynlerinin telefonlarından, tabletlerinden çizgi film izlemenin doğru ve mutluluk verici olduğu yargısı oluşturmak nedeni çocuğun bedensel ve ruhsal gelişimine aykırı bir reklam olduğunu yazdım. Aynı zamanda ebeveynlere yanlış bilgi vermek sakıncalara eklenebilir. Bebeğin oynatılma koşullarını bilmediğimiz için o konuda bir yorum yapmak mümkün değildi. Oyuncuların başlattığı, sette çocuk var kampanyası ile oyuncu çocuklara ilişkin yasal düzenlemelerin yapılması çabaları bu konuyu kapsıyor. Tweet bir hukuki tartışma da başlattı. Kim sorumlu? Öncelikle birçok erişkinin, özellikle de hukuk öğrencilerinin konuyu özümsemeleri ve savunmaları, ülkenin geleceğinde çocuklar için umut vericiydi. Bu konuda çocuğun haklarını bilen erişkinler de olması umudu arttırdı. Buna karşın çocuğun o yaşta telefon alamayacağı için sakıncası olmayacağını söyleyenler, bebek ürünlerinin reklamında çocuk kullanımının şart olduğunu savunanlar oldu. En ilginç itiraz ise bir avukattan geldi. Ülkemizde adil yargılanma hakkı gibi önemli konular varken, hukukçuların böyle bir konu üzerinde tartışıyor olmalarını yadırgadığını ve hatta kınadığını söylüyordu. Oysa bir ülkede her bireyin her türlü insan hakkını önemli bulmadan, bir ülkede çocuk haklarını savunmadan, onların ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı yetişmelerini sağlayacak yasal süreçleri sahiplenmeden adaletten bahsetmek mümkün müdür? Adalet sistemimizle ilgili ilk şikâyetimiz herkes için aynı olmadığı, herkesin kendinin inandığı düşüncenin, hakkın daha önemli olduğunu savunarak karar vermesi değil mi? Birinin önemli olması diğerini önemsizleştirir mi? Önem derecesini kim neye göre seçebilir? Gelen bu itirazın bir hukuk savunmanından olması ve yazmasalar da birçok kişinin düşüncesi olduğunu bilmek umut kırıcı olsa da, başkalarına özellikle de çocuklara adalet sağlamadan, kendi için adalet isteyemeyeceklerini bilen geleceğin genç hukukçularının yanıtları, umut kırıklığını yok edecek kadar güçlüydü.

Kim sorumlu sorusunun yanıtı mı? Hemen verelim; çocuğun oynamasına izin veren aile, oynatan ajans, kendi reklamı olarak kabul eden firma, izleyip umursamayan hatta ne olduğuna bakmadan beğendiğini söyleyen, şikâyet etmeyen herkes, RTÜK, reklam denetleme kurulu, çocuk haklarını denetlemekle yükümlü tüm resmi makamlar… Bu reklamda, bu sette çocuk var. Çocuk işçiliği sadece sokakların, tarlaların, atölyelerin sorunu değil. Filmde, reklamda, dizide oynamak çocuk için diğerlerinden daha iyi olmuyor. Son olarak da çocukları olumsuz etkileyen sadece filmler, programlar değil, çocuk hakları için diğer alanlar gibi reklamları da denetlemek gerekir.

Facebooktwitterlinkedinmail