DAVRANIM BOZUKLUĞU

Çocuk ve gençlerdeki şiddetin diğer yüzü:

Davranım bozukluğu

Son bir haftadır artan bir şekilde şiddete karışan çocuk ve gençler gündemimizde. Dokuz yaşındaki arkadaşını bıçaklayarak öldüren yedi yaş çocuğu, yaşlı kadının boğazını kesen 16 yaşında gençler, kardeşini öldüren küçük kız çocuğu, birkaç ay önce sınıf arkadaşlarına korkunç işkence yapan öğrenciler, amca çocuğunu kaçırıp fidye isteyen genç kız… Ve hep aynı soru: Ne oluyor bu çocuklara ve gençlere? Ailenin denetimsizliği, yanlış öğreti ve tutumlarını, basında çıkan haberlerin veriliş şekillerini ve etkilerini, dizilerde, filmlerde sunulan yanlış özdeşim modelleri ve hepsinin normalleştirdiği şiddetin çocuk ve gençlere olumsuz etkilerini basında uzun uzun tartıştık. Bunlar çok önemli etkenlerdir. Ama bu etkenlerle karşılaşan her çocuk ve genç benzer davranışı yansıtmamaktadır. Çünkü bu olayların bir de çocuk ve gencin sahip olduğu problemlerden kaynaklanan diğer bir yüzü vardır.

Davranım bozukluğunun temel özelliği, o yaş için uygun olduğu kabul edilmiş toplumsal kuralların sürekli olarak çiğnenmesidir. Sık sık başkalarına kabadayılık yapma, tehdit etme, kavga başlatma, zarar verecek sopa, taş, şişe gibi şeyleri silah olarak kullanma, insanlara ve hayvanlara acımasız davranışlar, gasp, hırsızlık, cinsel saldırı, yangın çıkarma, başkalarının malına isteyerek zarar verme, hırsızlık, aldatmak amaçlı yalan söyleme, evden ve okuldan kaçma, habersiz eve gelmemek bu hastalığın bulgularıdır. Eğer bu belirtilerin üç veya daha fazlası varsa, en az bir yıldır sürüyorsa o zaman çocuğa davranım bozukluğu tanısı konur. Üç yaş altında, bunların çoğunu yapabilme yeteneği olmadığından tanı konulmaz. Tabi ki bu bulgular birden ve şiddetle başlamaz. Belirtiler başkalarına zarar verici düzeye gelmeden hafif hafif başlamıştır. Ağır olgularda, öldürmeye kadar giden saldırgan davranışlar olabilir. On yaşına kadar hiç belirti yokken, sonradan başlamışsa o zaman ergenlik tipi davranım bozukluğundan söz edilir. Çocukluk döneminde başlayan davranım bozukluğu daha ağırdır. Çocukluk döneminde başlayan durumlarda genetik geçiş daha etkilidir ve aile içi şiddete sık rastlanır.

Nedenler neler?

Aslında tek bir nedenden bahsetmek zordur. Birçok etken davranım bozukluğunun oluşmasında etkilidir. Bunlardan biri bazı nörobiyolojik etkenlerdir. Serotonin düzeylerinin artmış olması nedenler arasında düşünülmektedir. Ayrıca bazı fiziksel hastalıklar (sara, santral sinir sistemi harabiyeti gibi) nedenler arasında değerlendirilir. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu da doğru zamanda, uygun tedavi edilmezse davranım bozukluğuna dönüşür. Bu nedenle de dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun erken tanısı ve tedavisi ayrıca önem taşımaktadır.

Ailesel özellikler: Bu çocukların anne-babalarında bazı sorunlar bulunabilir. Babanın ev içinde ilgisiz, uzak ya da aileyi terk etmiş olması sık görülür. Ya da babaların da benzer davranışları olduğu, alkol veya madde bağımlısı olduğu saptanabilir. Annelerde ise depresyon, somatik yakınmalar, kişilik bozuklukları bulunmaktadır. Anne-baba tarafından küçük yaşta terk edilmiş olmak gibi, geniş ailede yaşayıp, özellikle tek ya da büyük erkek çocuk olması nedeniyle tüm akrabalar tarafından aşırı şımartılmış, her isteği karşılanmış, sınır koyulmamış olması da sorundur. Kargaşa olan bir ailede büyüyen çocuklar, isteklerini ancak ısrarcı ve yıkıcı davranışlarla alabildikleri için bunu model alır ve engellenmeye dayanamazlar. Bazen de sosyoekonomik olarak yetersiz olan çocuklar, isteklerini kolay ve kabul görmeyen yollardan gidermeye çalışırlar ve yaşadığı çevrede bu davranışlar sosyokültürel olarak, bir anlamda onaylanıyor olabilir.

Cinsel ve fiziksel kötüye kullanım: Cinsel ve fiziksel kötü kullanıma uzun süre maruz kalan çocukların kendileri de benzer davranışlar gösterirler. Hem saldırganlığı öğrenmiş ve kanıksamış olmaları nedeniyle, hem bunu kendini koruma yöntemi olarak benimseyip en ufak davranışa saldırgan yanıt vermeleri nedeniyle, hem de sözel olarak dile getiremedikleri çaresizliklerini saldırgan davranışlarla ortaya koymaları nedeniyle bu çocuklar davranım bozukluğu için risk altındadır.

Ne yapılabilir? Yapılmazsa ne olur?

Tedavi zordur ve birkaç yöntemi birlikte uygulamak gerekir. Uzmanın yanı sıra aile, okul ve yaşadığı toplum da tedaviye katılmalıdır. Dürtülerini, öfkelerini kontrol etmeyi öğretmek, destekleyici psikoterapi vermek, duruma göre bunlara destek olan ilaçlar kullanmak, aileye kontrolü ve çocukla doğru ilişkiyi öğretmek, bu çocukları başarısızlar diye eğitim sisteminin dışına, sokağa atarak öfkelerini arttırmak yerine, sistemin içinde uygun eğitim vermek, kötü özdeşim yapacakları film, yazı vb. şeyleri denetlemek tedavinin parçalarıdır. Bunları yapabilirsek çocukları ve toplumun geleceğini doğru yönlendirebiliriz. Ama yapmazsak çocuk ve ergen suçlulardan, alkol ve madde bağımlısı çocuklardan, büyüdüklerinde de sorunları iyice artmış, üretken olmayıp, toplum huzurunu bozan erişkinlerden bahsetmeye, haber yapmaya, çaresizliğe ve kaçan çözümleri aramaya devam ederiz. Tercih hepimizin!

 

 

Facebooktwitterlinkedinmail