ÇOCUKLARDA UYKU BOZUKLUKLARI

Bengi Hanım, oğlum geceleri uyanarak yanımıza geliyor. Vazgeçirmek için ne yapabiliriz? F.K

Sayın Semerci çocuklarla uykuya gitme saati adeta bir işkence. Devamlı didişiyoruz ve sabah zor kalkıyorlar. Nasıl başa çıkacağımı bilemiyorum. H.L

Doktor Hanım, oğlum bazı geceler kalkıyor ve ağlıyor. Bizi adeta tanımıyor, avutmaya çalışıyoruz olmuyor. Bu önemli bir hastalık mıdır? N.Y

Uyku bozuklukları tek başlarına ya da diğer ruhsal sorunlarla birlikte çocuk ve gençlerde sık rastlanan sorunlardır. Bu sorunun önemi sadece çocukları değil aileleri de etkilemelerinden kaynaklanır.

Uykuda sorunlar

Uyku terörü: Uyku terörü sıklıkla rüya veya kâbusla karışır. Özellikle ailelerin ayırması zor olur. Uyku terörü; çocuğun uyanmasıyla başlar. Oturan çocuk karşıya anlamsız bakar, huzursuzdur, ağlayabilir ya da çığlık atabilir. Tabloya kalp çarpıntısı, hızlı nefes alma eşlik eder. Çocuk bu anda hiçbir şekilde avutulamaz. Süreç bittiğinde genellikle çocuk uyur. Uyandırıldığında ya da sabah uyandığında ise gece olanları anımsamaz. Erkek çocuklarda daha sıktır. Başlama yaşı çoğunlukla 4-12 yaşlar olan uyku terörü atakları her gece görülmeyebilir. Tedavi için ailenin ve çocuğun kaygısının yatıştırılması önemlidir. Aileye çocuğu uyandırmaya ve avutmaya çalışmalarının işe yaramayacağı, durumun çocuğun sağlığı açısından riskleri anlatılmalıdır. Uykuyu düzenleyen ilaçlar tedavide kullanılır.

Kâbus bozukluğu: Eski adı rüya kaygısı bozukluğudur. Uyku döneminden sağlığa, güvenliğe, yaşama ilişkin tehditler içeren rüyalarla uyanma ve olayı ayrıntılarıyla hatırlama durumudur. Aile genellikle rüyanın sonunda çocuk tarafından uyandırılır ve gördüklerini anlatır. Kaygısına göre ağlama, huzursuzluk görülebilmekle birlikte, çarpıntı gibi fizyolojik değişiklikler nadirdir. Sıklıkla uykunun derinliğinin azaldığı dönemlerde, sabaha karşı görülür. Her çocuk bir kez olsun bu deneyimi yaşar. Tedavisinde aile ve çocuğa yönelik psikoterapi uygulanır.

Uykuda yürüme ve sayıklama: Çocukluk çağında en sık rastlanan psikolojik kökenli uyku bozukluğudur. Aynı zamanda gece çocuklarının başına gelebilecekler nedeniyle aileleri en ürküten sorundur. Bu korkunun bir kısmı da uyurgezer çocukların uyandırıldıklarında olabilecek olumsuzluklara ilişkin yaygın inançlardan kaynaklanır. Bu inancın kaynağı uyandırılan çocukta gözlenen oryantasyon bozukluğudur. Ailenin geçmişinde başkalarında da uyurgezerlik öyküsü ve gece altını ıslatma ile birliktelik sık görülür. Uykuda yürüme sırasında ağzında geveleme şeklinde, kendiliğinden konuşma görülebilir. Genellikle 10-15 saniye sürmekle birlikte nadiren 30 dakikalık nöbetler de olabilir. Uyanan çocuk olayı hatırlamaz. Bazen çocuk büyüdükçe iyileşme görülür. Çocuklarda uyurgezerlik epilepsiden (sara) mutlaka ayırt edilmelidir. Tedavisinde bazı ilaçlar ve psikoterapi etkilidir. Önemli olan aileyi çocuğun zarar görmeyeceği ve gittikçe düzeleceğine ikna etmektir. Psikososyal sorunların olduğu durumlarda antidepresanlar etkili olabilir. Aile pencere ve kapıları emniyete alabilir, çocuğa yer yatağı yapılabilir, ortalıktan çarpacağı şeyler kaldırılabilir.

Ailelerin uykuya ilişkin sorunları: Çocukluk döneminde tüm bunların dışında, ailelerin yakındıkları uykuya ilişkin iki sorun vardır. Bunlardan birincisi çocukların zamanında uykuya gitmemeleri ve kendi odalarında yatmak istememeleridir. Bu sorunlar her ne kadar çocukların uykuya ilişkin sorunları olarak dile getirilse de aslında ailelerin uykuya ilişkin sorunlarıdır. Uyku saati yaşa göre belirlenir. Eğer çocuk o saatte yatmak istemezse aileyi bu saati geçirmek için zorlar. Aile bu konuda kesin kararlı davranmaz, çocuğun bu saati kaydırma girişimleri karşısında ortak ve kesin bir tutum oluşturamazsa uyku saati bir sorun haline gelir. Uygun olarak seçilen uyku saati konusunda aile kesin kararlı olmalı, “uykum yok, biraz daha” gibi sözler karşısında yatağa gidilmesi gerektiğini çocuğa söylemesi ve vazgeçmemesi gerekir. Bunu yapamadığı zaman, uykuya gitme zamanı önemli bir uyku sorunu haline gelecektir ve bu sorunun kaynağı da, çözümü de aile olacaktır.

Ailelerin diğer yakındıkları sorun çocuğun yalnız yatmak istememesidir. Ya anne ve babayla aynı yatağı paylaşır ya da ebeveynlerden biri çocukla yatarken diğeri yalnız yatar. Genellikle aileler bu sorunun kaynağının çocuğun korkuları olduğunu söyler. Oysa özellikle depremden sonra artış gösteren bu sorunun gerçek kaynağı ailelerin korkularıdır. Ebeveynlerden birinin ya da her ikisinin çocuğun yalnız yatmasıyla oluşabilecek durumlara ilişkin korkuları çocuğa yansıtılır. Ailesinin, en çok güven duyduğu kişilerin bu endişesini adeta bir ayna gibi yansıtan çocuk, yalnız yatmak istemez. Yatırılmaya çalışıldığında ise gece defalarca uyanarak anne-babasının yanına gelir. Onu yerine götürmek yerine kalmasına izin veren aile bu süreci uzatır. Oysa kesin bir şekilde odasında yatması gerektiği söylenen, yatağına girilmeyerek başucunda oturularak bir masal okunan ve gece lambası açık bırakılarak, iyi geceler dilenen çocuk kendi yatağında uyuyacaktır. Gece uyanıp ailesinin yanına gittiğinde, “korkulacak bir şey olmadığını, ailesinin orada olacağını” kararlı bir davranışla öğrenen ve geri götürülen çocuk, geceleri ebeveyn yatağına gitmekten vazgeçecektir.

 

Facebooktwitterlinkedinmail