ÇOCUĞUM EVDE YALNIZ

Gazete haberlerinde sık görmeye başladık. Eskiden daha çok yabancı ülke kaynaklı haberlerdi, şimdi bizden haberler oldu. “Annesinin komşuya gittiği sırada evde kalan iki çocuk yangın çıkardı”, “Küçük çocuğunu yalnız bırakarak dışarı giden anne ve baba hakkında soruşturma açıldı.” Evet, aynı zamanda, çocuğu ihmal nedeniyle adli bir olay olan bu durumlara oldukça sık rastlanıyor. Bizdeki artış nedeni, muhtemelen büyük şehir, geniş ailelerin azalması, komşuluk ilişkilerindeki değişiklikler gibi nedenlerden kaynaklanıyor. Bakkala, komşuya kısa süreli giderken, çocuklara göz kulak olmasını isteyecek kimse bulamayan bazı aileler, kısa sürede bir şey olmaz diyerek yalnız bırakıyorlar. Peki, çocuklar ne zaman güvenle evde yalnız kalabilirler? Kalmaları doğru mudur? Yoksa bazı ailelerin yaptığı gibi 15 yaşına gelmiş çocuğu bile evde yalnız bırakmama adına tüm programlardan vaz mı geçilmeli?

Büyük adımlardan biri

Evde yalnız kalmak, yaşamın büyük adımlarından biri. Bir anlamda büyümüş ve kendine yeter olmanın göstergesi. Bu nedenle tüm büyük adımları atmadan olduğu gibi, iyi hazırlanmak ve denemek gerekiyor. Büyük adım için belli olgunluğa gelmek gerekiyor. Yani yaşın ve o yaşın gereği gelişim özelliklerinin çok önemi var. Tuvalete gidebilmesi, evde neyin zarar verici olduğunu anlayabilmesi, acıkınca bir şeyler yiyebilmesi, tehlikeleri algılayabilmesi gerekiyor. Bu da okul öncesi dönemde, yani yaşamın ilk altı yılında bu adımın doğru olmayacağını gösteriyor. Etrafı araştıran, öğrenmeye çalışan, tehlikenin nereden geleceği konusunda donanımlı olmayan çocuğu, “birkaç dakikalığına” bile yalnız bırakmak, geri dönüşümü zor olacak zararlara yol açabilir. Ama ona hiçbir zaman güvenmeyip, yalnız kalmayı beceremeyeceğini düşünerek lisede bile eve geldiğinde birinin olması koşulunu koymak da, daha büyük sorunlara yol açabilir. Kendine güvensiz, her şeyden korkan bir erişkin yetiştirmenin ilk adımlarından biri olabilir.

Kim O?

Hepimize defalarca öğretildi. “Kapıyı kim o demeden açma!” Aceleciydik ve hep unuturduk, ya da karşıdan bir “benim” dendiğinde anlamasak da, öğretileni yapmış olmanın rahatlığıyla hemen açıverirdik. Çoğumuz Kırmızı Şapkalı Kız masalıyla büyümüştük oysa. Aşılan kapının ardında, bizi yemeye gelmiş kurt olacağı anlatılmıştı. Anahtar kelime “tanımadıklarına kapıyı açmaydı”. Ama 6 yaşındaki bir erkek çocuğunun söylediği gibi, kapıyı açmadan tanımadığımızı nasıl anlayabilirdik ki! Anne-babamız oyunlar yapmış, kapıyı çalmış, ses vermemiş, açıp açmadığımızı denemişlerdi. Bu denemeler etkili olmuş, büyümemize karşın, “kim o?” diye sormayı unutmamıştık. Öğrenmemiz için zaman ve deneyim gerekir. Acele etmeden, aşırı korkutmadan yapılması ve yapılmaması gerekenler çocuklara öğretilmeli. Yangın çıkabileceği, su basabileceği, elektrik çarpabileceği tek tek anlatılmalı. Ama anlatırken abartılacak her korkunun, çocuğun bağımsızlığını engelleyeceğini ve ruh sağlığını bozacağını da unutmamak gerekir. Bazı çocuklar daha geç güven kazanır. Bebekliğinden beri verdiğiniz korku ve güven dengesi bunu etkiler. Yaramazlık yapmasın diye anlattığınız öcü hikâyeleri, yaramazlık yaparsa onu kaçıracak olan torbalı kadınlar, habersiz giderse yiyecek olan canavarlar, siz onun evde yalnız kalmasını istediğinizde tek tek geleceklerdir. Artık istediğiniz kadar öcü olmadığını, perdenin arkasındaki canavarın şaka olduğunu anlatın, işe yaramaz. Sen büyüdün demeniz olayı çözmez, çünkü korkular da onunla birlikte büyümüştür.

Evde ne yapıyor?

Her şeyi öğrettiniz, çocuğunuz evde kalmaya hazır. Denemeler yapıldı. Süre kısadan başlayıp uzatıldı. Tehlikeli olabilecek şeyleri ellememeyi öğrendi. Acıkırsa sizin hazırladıklarınızla karnını doyurabiliyor. Evde yalnız olduğunu kimseye söylemiyor. Tanımadığı insanlarla telefonda bile konuşmuyor. Kapıyı açmıyor. Sizlerin anahtarınız var. Çalınırsa açması gerekmiyor ve merakıyla baş edebiliyor. Eve gerekli telefonlar bırakıldı. Bir sorun olursa ulaşabileceği numaralara sahip. Gereksiz korkuları yok ama gözü kara, korkulması gerekenden bile korkmayan bir çocuk da değil. Artık büyük adım için siz de, o da hazırsınız. Peki, siz yokken ne yapacak? Okuldan gelip, üstünü değiştirip, ödevlerini mi yapacak? Sonra kitap okuyup, oyun oynayarak sizin gelmenizi mi bekleyecek. Yoksa direkt televizyonun ya da bilgisayarın başına oturup siz gelene değin her önüne geleni izleyerek vakit mi öldürecek. Evi her aradığınızda telefon meşgul olacak, çünkü arkadaşlarıyla derin sohbete mi dalmış olacak? Ya da eve geldiğinizde, bütün evin dağıtılmış, tüm çekmecelerin kurcalamış olduğunu mu göreceksiniz? Çocuğunuzun evde siz yokken yapacakları, aslında siz varken yaptıklarından çok farklı değildir. Daha önce ona kazandırabildiğiniz alışkanlıklar, bu süreyi nasıl geçireceğini belirler. Ona ödev yapma sorumluluğunu, kitap okuma alışkanlığını kazandıramadıysanız, sizin yokluğunuz bulunmaz fırsat olacaktır. Tüm bunları kazandıysa, sizin yokluğunuz önemini kaybeder. Evet, evde tek başına olmak büyük bir adım. Bu adımı doğru zamanda ve uygun atabilmenin başarısı hem sizin, hem de çocuğunuzun başarısıdır.

 

Facebooktwitterlinkedinmail