ADET ÖNCESİ SENDROMU VE MENOPOZ

Kadınları erkeklerden ayıran en önemli özelliklerden biri mensturasyondur. Yani aylık kanamalar, bilinen adıyla adet görmek. Kadının üretkenliğinin göstergesi olan, döllenmeyen yumurtanın atılması nedeniyle oluşan kanamalardır.
Üretkenlik dönemi başladığı yaşta kız çocuklarında adet kanamaları da başlar. Kanamaların başlaması, kız çocuklarının ergenliğe girdiğinin göstergelerinden biridir. Kız çocuklarına bu dönem başlamadan önce bilgi verilmesi, onların bu dönemi sorunsuz geçirmelerine neden olur. Adet kanamaları başladığı andan itibaren toplumsal olarak bunun gizlenilmesi gereken bir süreç olduğu öğretilir. Bu nedenle kız çocukları, adet dönemlerini, çok “ayıp ve kötü” bir olay yaşıyorlar gibi hissederek çevreden saklamaya çalışırlar. Ağrıları olduğunda başka nedenler uydurmanın yanı sıra, kan giysilerinden dışarı çıkacak endişesiyle birçok aktivitelerini kısıtlamaya başlarlar. Son zamanlarda bu dönemde kullanılan, koruyucu bir ürünün reklamında olduğu gibi ulu orta bağırarak bahsetmek doğru değil, hatta kötü olsa da, doğal bir olay olduğundan bu denli utanılması da gerekmemektedir.
Büyüdükçe adet dönemine verilen anlamlar ve tepkiler biraz değişir. Hala gizlenilmesine karşın, olmadığı zamanlarda hamile olma mutluluğu ya da endişesi eklenir. Aynı zamanda kadınlar biraz huzursuz, mutsuz, sinirli olduklarında çevreden “Kanaman mı var?” sorusu yönelmeye başlar. Bu sorunun gerçeğe dayanan bir temeli var mı? Gerçekten adet dönemlerinde kadınların ruhsal durumları ve tepkileri değişmekte midir? Son zamanlarda gazete haberlerinden öğrendiğimiz, bu dönemlerde cezai ehliyet konusu tartışılabilir mi? İşverenlerin işe alımlar veya iş verimi değerlendirmelerinde bu durumu öne sürmeleri haklı sayılabilir mi?
Adet kanaması ya da menstürasyon 3-7 gün arasında süren bir kanama dönemidir. Yapılan çalışmalar; kadınların %30-%80’inde adet kanamasından birkaç gün önce başlayıp, kanama başladıktan kısa süre sonra biten bir sorun dönemi olduğunu göstermiştir. Bu soruna adet önce sendromu (premenstural sendrom) denmektedir. Bu sendromun fiziksel ve psikolojik bazı bulguları olur.

Psikolojik bulgular: Kaygı, huzursuzluk, duyguların kolay değişimi, öfke, heyecan, endişe, etkinliklere olan ilgilerde azalma, kolay yorulma ve enerji kaybı, dikkatte azalma, iştah değişikliği, depresyon.

Fiziksel Bulgular: Karında rahatsızlık hissi, göğüslerde şişme ve duyarlılık hissi, baş ağrısı, eklem ya da kas ağrıları, vücutta gerginlik hissi.
Bulunma oranlarının bu denli değişik olmasının nedenleri vardır. Bunlardan biri, çoğunlukla bu bulguların hafif ve kısa süreli olmasıdır. Bu nedenle de üzerinde durulmaz. Başka bir nedense, bazı bulguların kadınlar tarafından kanamayla bağlantısının kurulmamasıdır. Tam nedeni saptanamamıştır. Daha çok hormon ve elektrolit dengesindeki değişikliklere bağlanmaktadır. Ayrıca kişilik özelliklerinin ve toplum yargılarının süreci etkilediği söylenmektedir.

Tedavisinde bazı hormonal desteklerin yanı sıra ruhsal etkili ilaçlar kullanılmaktadır. Hormonal destekler dengeyi düzenlerken, diğer ilaçlar da psikolojik bulgularla baş edilmesini sağlamaktadır. Ayrıca psikososyal destek, dönem sorunlarını azaltır.
Adet öncesi sendromu, tüm dünyada artan oranlarda avukatlar tarafından kadın suçluluğunda bir savunma olarak kullanılmaya başlanmıştır. Çok kısa bir süre önce benzer bir olay nedeniyle bizim gündemimize de girmiştir. Ancak adet öncesi sendromu bazen sosyal ve psikolojik zorluklar yaratsa da suçun birincil nedeni olamaz. Kadınların bazı suçlardan korunmaları ya da cezaların azaltılması amacıyla kadınlar lehine kullanılamayacağı gibi, işe alma, iş yetersizliği konusunda suçlama tarzında da kullanılamaz. Bu bulgular kadın ya da erkek herkeste zaman zaman görülebilecek sorunlardır. Ayrıca yaşamı etkiler duruma geldiğinde, tedavi edilebilen ve çözümlenebilen bir sorun olduğu da göz ardı edilemez.

Menopoz
Ergenlik döneminin başlangıcında oluşan kanamalar, üretkenlik döneminin bitişiyle kesilir. Kadınlarda adet kanamalarının kesilmesine menopoz denir. Menopoz dönemi de psikolojik açıdan olumsuzluklar getirmekle suçlanan bir dönemdir. Fiziksel bulguların yanı sıra bu dönemde kadınlar sıklıkla baş ağrısı, terleme, ateş basması ve depresyondan yakınırlar. Ancak çalışmalar, menopoz döneminde olan kadınlarla olmayanlar arasında depresyon görülmesi açısından önemli bir fark saptayamamıştır. Hormonal değişikliklerin, özellikle de ostrojen miktarındaki değişikliklerin yarattığı bulgular olduğu düşüncesi, hormon takviyesi ile bu bulguların kaybolmasıyla desteklenmektedir.
Bu dönemde görülen depresyon bulguları ve diğer psikolojik yakınmalar, daha çok kadının değişen rolü ve toplumsal bakıştan kaynaklanmaktadır. Menopoz olmasının sanki kadının kadınlık işlevlerini yerine getiremeyecek olması gibi algılanması en birinci nedendir. Oysa biten sadece doğurganlıktır. Diğer işlevlerin hepsi eskisi gibi sürer. Diğer neden; menopoz döneminin genellikle çocukların evden ayrılması, eş ilişkilerinin monotonlaşması, yakın arkadaş kayıplarının artması gibi kişiyi ruhsal olarak etkileyebilen olaylarla aynı zamana gelmesidir. Bu benzer zamanlama nedeniyle başka olaylara bağlı olan depresyon, menopozun bir sonucuymuş gibi algılanmaktadır.
Görüldüğü gibi hem adet hem de menopoz dönemleri doğal yaşanılması gereken, fiziksel bulguları giderildiğinde ruhsal durumumuzu çok etkilemeyen dönemlerdir. Tabi doğallığı yaşayabilmek için yanlış toplumsal yaklaşımlardan bir an önce kurtulmamız gerekmektedir.

Facebooktwitterlinkedinmail