YOLLARIN VE YOLCULUĞUN RUHU

“Bilmem sizde de böyle midir; yolculuk benim üzerimde daima iyi ve unutturucu bir tesir yapar. Istıraplarımızın,üzüntülerimizi, mekanlarla, yahut hayatımızın tabi muhiti ile sıkı bir alakası olsa gerek. Bir muharririn dediği gibi, falan yerde en kesif şiddetinde olan bir acı iki yüz kilometre daha ötede ve başka insanlar içinde biraz daha hafif ve daha kabii-itahammül oluyor. ”AHMET HAMDİ TANPINAR/“Bir yol”adlı hikayesinden

Yolculuk ve yol hemen herkeste bir takım duyguların doğmasına neden olur. Yol ve yolculuk öyküleri, şiirleri, filmler, diziler yıllardır yaşamımızın bir parçasıdır. Heyecanlar, beklentiler, umutlar, umutsuzluklar, hüzünler, neşeler, kaygılar hep yollara ve yolculara bağlanır. Nedir yolu ve yolcuyu bu denli önemli, gizemli ve izlenir kılan? Aslında yolcunun ve yolculuğun ruhunu belirleyen bir çok neden vardır.

Gidilen yer! Nereye doğru yolculuklar; yeni bir işe, yeni bir yerleşim yerine, tatile umutla, neşeyle başlayan yolculuklar. Hemen gidilip, dönülmesi gereken, daha yola çıkarken dönüşü düşlediğimiz isteksiz yolculuklar. Evimize geri dönüş yolu bazen, biraz buruk, biraz eve özlem taşıyan. Hiç plansız, alınan kötü bir haberle başlayan yolculuklar, gergin, sıkıntılı ve bitmek bilmeyen, en kısa yolu bile upuzun hissettiren.

Bekleyenler! Bazen bir aile uzun süredir görülmemiş olan ve özlemle süren yolculukların başlangıcı. Ulaşılması gereken bir sevgili, yolculuğu heyecanlı, zevkli ve sabırsız kılan. Bazen de kaybedilmiş bir sevgiye son yolculuğu için eşlik etmeye giden yollar, anıların canlandığı, anıların acıyla yoğrulduğu yolculuk saatleri. Ve sonunda bizi nelerin beklediğini bilmediğimiz yolculuklar, biraz gizem, biraz merak, biraz korku ve çokça beklentiyle dolu bir yol öyküsü.

Seçilen yöntem! Bir uçağın kısalttığı, duygulardan çok anı yaşadığınız yolculuklar. Kendi taşıtınızla çıktığınız, tüm duygulara bedensel yorgunluğun eklendiği, dikkatin daha çok molalara ve diğer araçlara verildiği zamanlar. Bir trenin tüm duygularınıza eklediği ritmik seslerle süren yolculuklar, yavaş, raylarla sınırlı, yolculuğun öyküsünü yazma isteği doğuran. Ve otobüsler, üzerlerinde varılacak yerin adı olan, geçilen her yol kıvrımının ulaşılacak yere yakınlaştığı hissi veren, fark etmeden basılan frenlerle sürücüye katkıda bulunulan, baş yaslanıp, dalgın gözlerle izlenen yol kenarlarının, duygularımızı yaşamamıza izin verdiği, mola yerlerinin özlemle beklenip, hiç tanımadığımız kişilerle yolun ve yolculuğun paylaşıldığı anlar.
Yol arkadaşı! Kimi zaman kendimizin seçtiği, yol arkadaşı olsun diye gayret gösterdiği, olduğu anda pişman olduğumuz. Kimi zaman daha önceden denenmiş, yolculuğu kısaltan, duyguları paylaşan bulunmaz insan. Kimi zaman zorunlu olarak yolun birleştiği, tanıdığınızı sandığınız ama yolun sonunda “insan yolculukta tanınır” sözünün doğruluğunu düşündüren bir yol arkadaşı. Ve bazen sizin isteğiniz dışında, yanınıza oturan, yol boyunca sizinle olmak zorunda olan, yolculuğun sonunda, size “bir daha mı!” dedirten, ya da yolculuğa ilişkin tüm olumsuzlukları alıp götüren, yolu kısaltan, yolun başındaki yabancı, yolun sonundaki iyi yol arkadaşı.

Ve yolcunun yolculuk öncesi dünyası! Genellikle yol öncesi yaşananlar, sıkıntılar, mutluluklar, yenilikler, kayıplar yolculuğu etkiler. Yolcunun ruhu, yolculuğun ruhunu da belirler bir yerde. İnsanların ruhsal dünyası, düşünceleri, genellikle onlarla birlikte yola çıkar. Valizini hazırlarken, içine kullanacağı eşyalarıyla birlikte, yolculuğun ruhunu da koyar. Seçilen kıyafetler, valizin büyüklüğü, alınan kitaplar vb. Hepsi bu ruhla seçilir, özenle yerleştirilir valize, aslında konulanların anlamı çok da bilinmeden.

Yolcuların ruhunu algılamanın en kolay şekli, onları yolculuğun başında izlemektir. Havaalanı, gar, otobüs terminali… Birine gidin, bir köşeye oturun ve kalabalıklar içinde izleyin insanları. Valizi taşıma şekli, içeri girişi, gişedeki davranışı, konuşurken sesinin tınısı, bineceğe araca gidiş hızı çok şey anlatır yolcular ve yolculuktan beklentileri hakkında. Bir de kalanlar var tabi geride, el sallayanlar, uğurlayanlar, ağlayanlar, gülenler. “Ah bende gidebilsem” ya da “iyi ki burada kaldım” bakışı yolcunun ardından, çoğu kez saklanılmaya çalışılan. Yolcu ise başka bir hüzünle bakar kalana. Güdülen yer ve amaç ne okursa olsun, geride bırakmış olmanın hüznüyle bakar. Çoğunlukla “ulaştığını haber ver” seslenmesiyle başlayan ve “hoşgeldinle” biten yolculuklar, eğer uğurlayan ve karşılayan varsa tabi. Bittiği andan sonra, sadece birkaç kelime ile hoşnutluğumuzu ya da hoşnutsuzluğumuzu belirtiriz ve unuturuz. Zaman geçer aradan, bir olay, bir insan ,bir yer anımsatır o yolculuğu yeniden. İşte, genellikle o zaman, yolculuğu aktarırken hem kendi ruhumuzun, hem de yolculuğun ruhunun anlamının farkına varırız. Bazen yaptığımıza pişmanlık, bazen de özlem duyarız.

Unutmayın, yolculuğun da yolun da ruhunu belirleyen biziz. Önemli olan bu gizemin, umudun, heyecanın keyfini çıkarabilmek. Herkese iyi yolculuklar.

Facebooktwitterlinkedinmail