ŞİZOFRENİ

Şizofreni, hakkında yanlış bilgilerin çok olduğu, bu nedenle kimi zaman korkulan, kimi zaman hakaret kelimesi gibi kullanılan, aslında diğer hastalıklar gibi olan bir beyin hastalığıdır. Akıl oyunları isimli filmle bir kez daha gündeme gelen, film nedeniyle biraz daha anlaşılan ama aynı zamanda tüm şizofrenilerin aşırı zeki, hatta dahi oldukları gibi yanlış bir bilgiyi de taşımaya başlayan bir sorun.
Aslında şizofreni, düşünme, duygu ve davranışlarda bozukluklarla giden, insanın içe kapanarak, kendine özgü bir dünyada yaşadığı, gerçeklerden ve insanlar arası ilişkilerden uzaklaştığı bir hastalıktır. Genellikle genç yaşlarda (15-25) başlamakla birlikte, daha geç yaşlarda da olabilir. Çok nadir olmayan bu hastalık, ne kadar erken yaşta başlarsa yarattığı harabiyet o kadar fazladır.

Nedenler
Kesin neden bilinmemektedir. Ailede şizofren olması, riski arttırır. Uzak akrabalarda olması ise daha düşük bir risktir. Genel olarak biyokimyasal etkenler önemlidir. Biyolojik yatkınlığı olan kişilerde, toplumsal ve çevresel olayların etkisiyle ortaya çıkar. Başlamasına ilişkin yanlış inanışlar vardır. Özellikle bazı yerlerde “kara sevdaya” yakalanmanın, bazen de aşırı dayak yeme ya da benzer sıkıntıların şizofreniye neden olduğu düşünülür. Oysa bu tür stresler, sadece biyolojik yatkınlığı olan kişilerde, hastalığın ortaya çıkmasına neden olurlar. Alevlenme dönemi dışında hastalar evlenebilir.

Neler olabilir
Genel olarak çevreye ilgisizlik vardır. Konuşmada dağınıklık, kendine özgü anlamı olan kelimelerle, içerik olarak garip gelen konuşmalar, anlamsızlıklar, mantıksızlıklar olabilir. Duygularda azalma, tepkisizlik, dışa vurumda sorunlar olur. Hareketlerde de bazı değişiklikler gözlenir. Durgunluktan aşırı hareketliliğe giden bozukluklar olabilir. Bazen sadece garip yüz hareketleri, tekrarlayan bazı hareketler, bazen de saldırgan davranışlar gözlenebilir.
Algı ve düşünce bozuklukları şizofrenide önemlidir. Dikkatin çabuk dağılması yanında, önemli algı bozuklukları olur. Bunlar halüsinasyonlar (varsanılar) ve illüzyonlar (yanılsamalar) dır. Yanılsama, dışarıdan gelen uyaranın yanlış algılanmasıdır. Karanlıkta çoğumuz uçuşan perdeyi başka bir şey gibi algılayabiliriz. Ama şizofrenide genellikle garip ve korkutucudur. Halüsinasyonlara gelince işitme, görme, dokunma gibi çeşitli algılara ilişkin olabilir. En sık işitsel, daha sonra da görsel halüsinasyonlar olur. İşitsel halüsinasyonlar çoğunlukla olumsuz şeyler söyleyen, bazen hakaret eden sözlerdir. Hastaların bu halüsinasyonlara yanıt vermeleri, kendi kendine konuşma gibi algılanabilir. Akıl oyunları filminde hastanın gördüğü halüsinasyonlar ve onlarla konuşması anımsanırsa, daha iyi anlaşılabilir.
Düşünce bozukluklarına, içerik ve akıştaki bozukluklar olarak ayrı ayrı bakmak gerekir. Akışta bazen hızlanma, bazen kopmalar, bazen de duraklamalar olur. Bunlar konuşmalara yansıyabilir. Karışık, anlaşılmayan konuşmalara dönebilir. Düşüncelerin çocukça olması, büyüsel olması gibi özellikler olabilir. Ama bunlar şizofreni hastalarının düşüncelerinin saçma olduğunu göstermez. Kendi içinde anlamlı bağlantıları olabilir.
Düşünce içeriğinde görülen bozukluklara sanrı denir. Sanrının anlamı, gerçeğe uymayan ama mantıklı tartışmalarla değiştirilemeyen düşüncedir. Düzensiz, tutarsız sanrılar şizofreninin özelliklerindendir.

Şizofrenide görülen sanrılardan bazılarına örneklerle bakalım:
Düşünce okunması: Başkalarının onun düşüncelerini ya da kendisinin başkalarının düşüncelerini okuyabildiğini düşünür. 40 yaşındaki erkek hasta, yan masadaki çalışma arkadaşının düşüncelerini okuduğuna inanıyor, onun kendi yapacaklarını önceden yaptığını düşünerek arkadaşına saldırıyordu.
Düşünme sokulması: Başkalarının onun kafasına düşüncelerini sokarak, davranışlarını kontrol ettiklerine inanma. 17 yaşındaki hasta, bilinmeyen güçlerin onun tüm düşüncelerini ele geçirdiğini ve aslında kendinin değil, onların istediklerini yaptığına inanıyordu.
Alınma sanrıları: Hasta hakkında konuşulduğunu, gözlendiğini düşünür. Bir bayan hasta haberleri sunan spikerin devamlı kendisi hakkında konuştuğunu, hakaret ettiğini söylüyordu. İtiraz edip, başka şey söylediği belirtildiğinde, konuşmadığında bile kaş hareketleriyle hakarete devam ettiğini söylüyordu.
Büyüklük sanrıları: Kendini toplum içinde çok önemli biri sanma ve buna inanma. Bu sanrıya örnek olarak kendini peygamber sananları, ermiş sananları verirken, onları basına çıkarıp, gerçekmiş gibi sunanları da anmak gerekir herhalde. Büyüklük sanrılarının iyi bir örneği de, sıklıkla fıkralara konu olan kendini Napolyon sananlardır.
Erotomanik sanrılar: Tanımadığı kişilerin kendine aşık olduğunu, cinsel şeyler söylediğini düşünme. Komşusunun kendine aşık olduğunu iddia eden şizofren hasta, hastalığı anlaşılana kadar eşinin komşuyla çatışmasına neden olmuştu.
Şizofreninin önde gelen bulgulara göre tanımlanan alt tipleri bulunur. Paranoid şizofreni, dezorganize tip, katotonik tip, farklılaşmamış tüp ve rezidüel tip. Ayrıca bazı şizofreniye benzer bozukluklar da, aynı bulguları verebilir. Tanı için bu bulguların hepsinin olması gerekmez.
Şizofreni kesinlikle hekim gözetiminde ilaçla tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. İlaçların ve kontrollerin düzenli olması çok önemlidir. İlaç tedavisinin yanı sıra hastaya destekleyici terapi, grup terapileri ve en önemlisi aile terapisi yapmak önemlidir. Ailenin olayı anlaması ve hastayı sahiplenmesi çok önemlidir. Hastalık kişiye göre değişen gidişat gösterir. Alevlenmeler ve düzelmelerle gider. Tam düzelme, yani hastalık öncesi işlevselliğe tam dönüş olmaz. Hastalar tedavi edildiklerinde kısıtlamalar olsa da, çalışabilirler. Onları toplum içinde, sosyal tutmaya çalışmak önemlidir. Alevlenmeler döneminde tedaviyi düzenlemenin dışında, şizofren hastalardan utanmak, korkmak ya da kaçmak yerine tanımaya, anlamaya çalışmak ve üretime katmak hasta, aile ve toplum için önemlidir.

Şizofreni, hakkında yanlış bilgilerin çok olduğu, bu nedenle kimi zaman korkulan, kimi zaman hakaret kelimesi gibi kullanılan, aslında diğer hastalıklar gibi olan bir beyin hastalığıdır. Akıl

Facebooktwitterlinkedinmail