RİSKLERİ BİLMEK DOĞRUYU YAPMAYA YETMEZ!

İnsan beyni insan yaşamını korumaya yönelik çalışır. Bunu davranışlarımızın ve duygularımızın kontrolünü sağlayarak yapmaya çalışır. Risk, korkuyu doğurur. Korku ise davranışımızı belirler. Korku kendimizi korumayı sağlayan duygulardan biridir. Korku nedeni ile davranışlarımız değişebileceği gibi, bazen yapmamız gerekeni yapmayarak korkuyu gidermeye de çalışabiliriz. Yaşam olaylarını, sorunları, kararlarımızı bu riskleri ve onların yarattığı tehikeyi ve korkuyu hesaplayarak değerlendiririz. Ne yersek ne kadar zararlı olur? Kimlerle görüşmek tehlikelidir? Nasıl araba kullanırsak kaza yaparız? Gibi bir çok soru aslında risk değerlendirmesi yapmaktır. Kısaca; Ne yaparsak zarar görebiliriz? Sorusunun yanıtı arararız. Bazen tam tersi olarak soru; Ne yapmazsak zarar görürüz? Şeklinde sorulabilir. Riskin kendisi kadar, yaratttığı korku kararlarımızı ve davranışlarımızı etkiler. Ama her zaman riskleri bilmek, doğru davranışı göstermemizi sağlamaz. Kilo alacağımızı bildiğimiz halde çok sevdiğimiz yemeği yemekten vaz geçmemek, tüm zararlarını sayabilmemize karşın sigara içmeye devam etmek, uykusuz ya da alkollü içki kullanmanın kazaya neden olacağını söylememize rağmen olmayacağına inanarak yapmaya devam etmek sık görülen davranışlardır.

GENÇLER DAHA ÇOK RİSK ALIR

Ergenlik dönemi en çok riskin alınabildiği dönemdir. Yaşla birlikte risk alma oranları düşmeye başlar. Kişilerin yapısal özelliklerine, büyütülme şekillerine ve büyüdükleri ortama bağlı  değişmekle birlikte gençlerin daha cesur kararlar alabildikleri söylenir. Bunun nedenini anlamak için karar alma ve risk davranışı ile beyinin gelişmesi ve çalışma şeklini değerlendirmek gerekir.

Beyin farklı işlevler yapan,çeşitli bölümlerden oluşur.Beyin gelişimi doğumdan sonra da devam eder ve tam gelişini tamamlaması ergenliğin sonu, hatta genç erişkinliğin başlangıcına değin sürer. En son gelişimini tamamlayan alan, beynin karar verme,yönetme, yargılama, değerlendirme ve organize etme gibi en önemli işlevlerini yaparak davranış kontrolünü sağlayan kısmdır. Beynin ön bölümünde yer alan ve pre frontal korteks (PRK) denilen bu  bölge risk alma konusunda önemlidir. PFK, riskleri algılayan ve belirleyen anterior singulat kortex (ASK) ve düşünmeden, dürtülerimizle yaptığımız hareketlerden sorumlu bazal ganglionlar (BG) arasında ki dengeyi sağlar. Ergenlik döneminin cesaretei, riskli davranışları kolayca yapması PFK lerinin henüz gelişimini tamamlayamamasından kaynaklanır. Hızlı araba kullanmaları,zarar verici maddelere kolayca başlamaları, tehlikeli sporları kolayca yapmaları, karar alırken riskli olanlara olan yatkınlıkları bundandır. Risk algısından sorumlu ASK kişiden kişiye, genetik özelliklere göre değişir. O nedenle riskli davranış derecesi farklılık gösterir. Bu alanın az aktif olduğu kişilerin risk algıları daha düşüktür. O nedenle çok daha kolay riskli davranışlar gösterebilirler. Ama aynı nedenlerle çok aktif olanlar ise hiç bir riski göze alamayabilirler.

Pre frontal korteks gelişimini  tamamladığında herşey belirlenmiş olmaz. Çünkü PFK aynı zamanda eğitimden etkilenerek gelişir. Tecrübe, eğitimle, deneyimle gelişen PFK’in değerlendirme yetisindeki artıştır. Değişmeyen ASK ya bağlı aşırı gözüpek olmak ya da aşırı riskten kaçınma durumu gelişen PFK tarafından daha iyi yönetilerek, davranışları kontrol edebilir. Bu gelişim, aşırı risk almaya eğilimli kişileri düşünmeye ve davranışlarını kontrol etmeye, riskten aşırı korkan ve eyleme geçemeyenleri bazı riskleri almaları gerektiği konusunda yönlendirmeye yarar. Korku risk almayı engellediği kadar, insanın kendisinin ya da değer verdiklerinin tehlikede olduğunu düşündüğünde hissettiği korku beklenmedik riskler almasına da neden olur. Çünkü bu tür durumlarda PFK yerine, beyin kısa yolları kullanır ve sistem sağlıklı çalışmaz.

Duyguların ön plana çıktığı, yoğunlaştığı zamanlarda kararları biraz ertelemek, PFK in devreye girmesine zaman tanımak yararlı olabilir. Risk almak her zaman kötümüdür? Belli oranda risk almak yararlı olabilir hatta yaşamı daha keyifli hale getirebilir. Ama risk almadan başarı olmaz demek, sadece duygularla hareket ederek, beyinin karar alma mekanizmalarını görmezden gelmek demek olacaktır. Önemli olan bir  “sonuç ne olursa olsun” ile her koşulda “çok riskli yapılmaz” arasında ki dengeyi sağlayabilmektir.

Facebooktwitterlinkedinmail