OKUL SEÇMEK

Gazete ilanlarını gördünüz mü? Birçok özel okul, tanıtım günlerine ve ön kayıtlara başladılar. Eylül ayında okula başlayacak çocukları olan ailelerle, çocuğunun okuduğu okuldan hoşnut olmadığı için değiştirmek isteyen aileler “iyi okul” arayışına girdiler. Bir karar verecek ve çocuklarına okul seçecekler. Peki, bu kararlar hangi değerlere göre veriliyor ve “iyi” okul nedir?

NASIL OKUL SEÇİYORUZ?

Bizim çocukluğumuzda ailelerimizin işi daha kolaydı. Okul seçimi genellikle en yakın devlet okulu olarak yapılırdı, kolej sayısı çok azdı. Şu anda sadece İstanbul’da hepsinin adını ezberlemekte zorluk çekeceğiniz kadar fazla özel okul bulunuyor. Her okulun velilere sunduğu farklı özellikler var. Her yıl daha da farklılık yaratarak, diğerlerinden üstün hale gelmeye çalışıyorlar. Bazı okullar sorunlu olabileceğini düşündükleri çocukları ayıklayarak, bir anlamda onların okuma haklarını ve okul seçme haklarını engelleyerek kendi “kalitelerini” arttırmaya çalışıyor. Uzun süredir çocuklarla ve okullarla çalışan bir uzman olarak ben biliyorum ki, her velinin isteğine göre okul oluşturulmaya çalışılsa, her çocuk için bir okul yapmak gerekir. Özel okul seçimlerinde ailelerin “iyi” okul tanımı son yıllarda genellikle, okulun bir kesim içinde adeta moda olmasıyla ki bu moda bazı çok eski kurulmuş okulları ayrı tuttuğumuzda, iki-üç yılda hatta bazen yılda değişmektedir, okulun fiziki koşullarıyla, bildikleri kesimden çocukların aynı okula gitmeleriyle belirlenmektedir. Bir grup veli de mutlaka özel okul olsun isteğiyle, evine yakın, bütçesine daha uygun olduğunu düşündüğü okulları yeğlemektedir.

Peki devlet okullarına ne oldu? Bir bölüm çocuk ailesel yapıları nedeniyle hala evlerinin bulunduğu mahallenin okuluna gidiyor. Aileler, devlet okullarında sınıfların aşırı kalabalık olmasından yakınıyorlar; sınıf mevcutlarının çoğu okulda 50-60 olduğu düşünülürse haksız da sayılmazlar. Bir başka endişe, yabancı dilin çok önemli olduğu ve devlet okullarında bu olanağın sağlanmadığı yönünde. Ayrıca İstanbul içinde dahi birçok okulda öğretmensiz sınıflar, boş geçen dersler yakınmalar arasında. Bazı devlet okulları var velilerin dillerinde dolaşan. Pilot okullar bunlar. Yani özel okullara alternatif sayılıyorlar. Fiziki koşulları çok benzemese de, tam gün öğrenim yapıyorlar ve sınıfları 30 öğrenci civarında tutuyorlar. Bu okullara kayıt yaptırmak çok da kolay değil, çünkü sayıları kısıtlı.

OKULU NASIL SEÇMELİYİZ?

İlköğretime yeni başlayacak bir çocuk için en önemli şey öğretmendir. Okul yaşına kadar, anne ve babasına özenen, onları özdeşim modeli alan çocuğun, okula başladığında artık yeni bir kahramanı vardır: ÖĞRETMEN. Onun gibi olmak, onun söylediklerini yapmak, onun gibi davranmak önemlidir. Bu nedenle de aslında seçilmesi gereken okul değil, öğretmendir. İyi öğretmen neredeyse, en iyi okul da oradadır. Peki iyi öğretmen nasıl seçilir? Çocuk hem sınıf içi düzeni bozmayacak ve anlatılanları dinleyecek kadar saygı duymalı öğretmenine, hem de bir sıkıntısı olduğunda yanına gidecek kadar sevgisi… Yani tatlı-sert ve donanımlı. Ayrıca özdeşim modeli olacak öğretmenin, kendi başta olmak üzere, yaptıkları ve öğrettikleriyle çocuğun eğitimi kadar öğretimini de sürdürmesi gerekir. Öğretmenden sonra sınıftaki öğrenci sayısı önemlidir. En azından öğretmenin her çocuğu tanıyacak, her çocuğun özelliklerini bilecek oranda sınıfta öğrenci olması kaliteyi arttırır. Özellikle dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar için bu çok önemlidir.

OKULA BAŞLAMA YAŞI

Bakanlığın saptadığı sistemle okula başlama yaşı 6 yaştır. Ama biyolojik yaşın uygun olması, okula başlaması için yeterli değildir. Fiziksel olarak, zihinsel olarak, nörolojik ve ruhsal gelişim olarak hazır olmayan bir çocuğu okula başlatmak, onu kazanamayacağı bir yarışa geriden sokmak ve okul yaşamının en başından başarısızlığa mahkûm etmek demektir. Anaokulu ya da kreşten uyarı geldiyse, ya da ailenin dikkatini çeken kalem tutmada zorluk, yaşından daha küçük çocuk davranışları gösterme gibi durumlar varsa, okula başlama kararını bir uzmana danışmakta yarar var demektir. Çocuğumuzun kapasitesini ve yeteneklerini iyi değerlendirmek, kendi hırs ve beklentilerimizi bir kenara bırakabilmek çocuğumuzun doğru zamanda, ona en uygun doğru okula gitmesini sağlayarak iyi bir eğitim almasının yanı sıra mutlu bir çocuk olmasına da yardımcı olur. Kısaca, çocuğumuzun yeteneklerine uygun, bizi zorlamayacak, çocuğumuzun gereksinimlerini karşılayabilecek öğretmenin olduğu, çocuğumuzun eğitim ve öğretim alma yanında kendini mutlu hissettiği okul en iyi okuldur. Hangi okula giderse gitsin; okul başladığında hatta başlamadan önce çocuğumuzun olan ve olabilecek sorunlarını zamanında saptamak ve ona yardımcı olmak, gerektiğinde çözemediğimiz durumlarda uzmanlardan yardım almak, bizim ya da çevrenin hırsları doğrultusunda değil, onların kapasiteleri doğrultusunda beklentilere sahip olmayı başarmak iyi yapılmış anne-babalık görevidir.

 

Facebooktwitterlinkedinmail