KİMLİK DUYGUSU

MİLAN KUNDREA VE HİLMİ YAVUZ
“Kimlik” isimli romanında Kundera, Kimlik Sonnet’si adlı şiirinde Hilmi Yavuz kendini bulmayı aynalara, yansımalara dökmüşler…
“Dostluk bir insana yalnızca belleğinin doğru çalışmasını sağlamak için gerekli. Geçmişini anımsamak, onu hep sırtında taşımak, dedikleri gibi, belki de insanın kendi ben’ini koruyabilmesi için gerekli tek koşul. Ben’in çekip küçülmemesi, oylumunu koruması için, anıları bir saksı çiçeğini sular gibi sulamak gerekiyor; ve bu sulama işi, geçmişin tanıkları ile, yani dostlar ile sürekli temas halinde kalmayı zorunlu kılıyor. Onlar bizim aynamız; belleğimiz; onlardan hiçbir şey beklemiyoruz, yeter ki zaman zaman o aynayı parlatsınlar, parlatsınlar ki, yüzeyinde kendimizi görebilelim.” (Milan Kundera)

KİMLİK SONNET’Sİ
Ben aynada büyüdüm, aynalar ise bende;
Acıları gezerken, sözlerimizle ikiz:
Birlikte olduğumuz, ah, o ürkünç bedende
Bakarken kendimize, sevişen günlerimiz
Birer görünüp dibe çöker… ah, kısır (Hilmi Yavuz)

Doğduğumuz anda başlar kimlik bulma çabaları. Elbette aradığımız şey, anne-babamızın verdiği isim ve kayıtlara geçtiğimiz nüfus belgesinden daha zor elde edilir. Annemiz, onunla ilişkilerimiz, sonra babamız ve diğerleri. Özdeşim yaparak, deneyerek, kendimizden getirdiklerimizi katarak oluştururuz. Oluşturduğumuz kimliğimiz, benliğimizi tanımlayan bir çekirdektir. Tam her şey oldu denilirken, ergenlik dönemi gelir, çatar. Bu dönemde, hem kendimiz, hem de başkaları için kim olduğumuz sorusunun yanıtını ararız. Çünkü o zamana kadar elde ettiğimiz rollere ve o rollerin sorumluluklarına, yeni alınması gereken rollerle, yeni sorumluluklar eklenir. Toplumsal beklentilerle yeniden gözden geçirilir, getirdiklerimizle yenileri birbirine eklenir; becerebilirsek kimlik duygumuz tamamlanmış ve bunun getirdiği güvene kavuşmuşuz demektir. Yani, ben kimim, neyim sorularının karşısında, fazla bocalamadan kendi kimliğimizi tanıyabilmiş ve kabullenmiş oluruz.

Kimlik duygumuz tek parçadan oluşmaz. Kimliğin, cinsel, mesleksel ve toplumsal öğeleri vardır. Çocukluğumuzda oluşan cinsel kimliğimiz, ergenlik döneminde sınamadan geçer. Cinsel kimliğimizi ve yeterliliğimizi başkalarıyla karşılaştırmaya başlarız. Bazen yetersiz bulur üzülürüz, hatta sorun olduğunu, hatta bu sorunla yaşamanın olanaksız olduğunu düşünürüz. Kimi zaman, bu karşılaştırmalar bizi yanıltır, başka cinsel kimlik seçimlerimiz olduğunu sanır, bundan sıkıntı duyarız. Gençliğimiz içinde, zamanla, kendi cinsel yapımızı ve yeterliliğini kabullenir ve cinsel kimlik duygumuza kavuşuruz.

Gençliğe kadar, toplum içinde yer aramamız gerekmez. Ailemizin kimliği içinde varızdır. Ama ergenliğe gelince, kendi toplumsal rollerimizi, yerimizi, değerimizi bilmemiz ve başkalarına göstermemiz gerekir. Toplum içinde yer alabilme adına gruplara girer, bazen kimliğimizi bulmaktan öte yitiririz. Onlar tarafından kabul görme adına, adeta başkası oluruz. Acımasızlıkla tanışırız, başka olanı dışlama, uymayanı uzaklaştırma ve bunlara karşı koyup, “beni” koruma sancılıdır. Bu dönemde aşklarımız, kendimizi anlatmanın yoludur. Kimliğimizi bir başkasına aktarma ve onun kabulünü alma çabası. Aşk, onun bizi nasıl algıladığını öğrenme ve onun bizden yansıttıklarıyla kendi kimliğimizi tanımanın yoludur. Eğer başarabilirsek, tümü bizi kendimizin toplumsal kimliğini tanıma ve başkalarına anlatarak, kendimizi kabul ettirmeye ulaştırır.

Toplum içinde kim olduğunuzun yanıtlarından biri de, ne iş yaptığınızdır. Bu nedenle sağlanan eğitim ve iş olanaklarının kısıtlı olduğu ülkelerde, mesleki kimliğe ilişkin kargaşa ve sorun yaşamak kaçınılmazdır. Toplum içinde kullanacağınız mesleki kimliği seçmek başlı başına bir zorluk, bir uğraştır. Ne olacağınızın kararını verdiğinizde, yaşam boyu sunacağınız mesleki kimliği de seçmiş olursunuz. Ama sadece seçmek sorunu çözümlememekte, bizimki gibi toplumlarda seçiminizi kullanarak, mesleki kimliğinizi uygulama sıkıntısı olabilmektedir. Tabi ne olacağına hiçbir zaman karar veremeyerek, kimliklerinin bir parçasını hep eksik bırakanlar bunun dışındadır.

Kimlik duygumuz tüm bu öğeleri tamamladığımızda biter mi? Tabi ki hayır. Cinsel, toplumsal ve mesleki kimliğimizin yanı sıra, kendi benliğimizi bilinçli ya da bilinçsiz kabullenmiş olmamız, kimlik duygumuzu tamamlamamızı sağlayacaktır. Dediğimiz gibi, kimlik duygusunun tamamlanması ergenlik döneminde olur. Yetişkin dönem, kendi kimliğimizin, başkalarının kimlikleriyle birleştirmesi gereken dönemdir. Dostluk gibi, aşk gibi… Bunları başarabilmek için, kendi kimliğimizi bütünlemiş olmalıyız. Ayrıca, bireysel kimlik gelişimini tamamlayamayan, kim olduğu sorusuna yanıt veremeyen, sevemeyen bireylerin oluşturduğu bir toplumda, sağlıklı bir ulusal kimliğin oluşumunu beklemek ne kadar gerçekçi olur bilinmez…

Facebooktwitterlinkedinmail