KIBRIS VE GAZİ PSİKİYATRİ GÜNLERİ

On yıldır yapılan Gazi Psikiyatri Günleri, son üç yıldır olduğu gibi, bu yıl da Kıbrıs’ta yapıldı. Doğrusu 10. Yıl Marşı eşliğinde yapılan açılış töreni, kongrenin yaratıcısı ve düzenleyicisi Prof. Dr. Erdal Işık başta olmak üzere düzenleme kurulunun papyonlu, siyah takım elbiseleri ve yoğun katılım ilk akla gelenler. Böyle bir kongrede konuşmacı olmak bir onurdu. Gazi günleri ismiyle bağlantılı olmasa da, seçilen yerin Gazi Moğosa olması olayın anlamını arttırdı.

Kongrenin tüm anlamları bir yana, Kıbrıs’ta olmanın benim için farklı anlamları vardı. Kıbrıs’a girişte hissettiğim hüznü, bütün Kıbrıs’ın hissettiğini gördüm. Tüm Kıbrıs’ta hüzün vardı, belirsizliğin hüznü. Eğlenen, kafelerde oturan, casinolarda oynayanlara inat ben sadece hüzün hissettim. Ada gerçekten hüzünlü müydü? Yoksa ben çocukluğumun en güzel yıllarında “baba” yolu beklediğim yerde olduğumdan mı öyle hissettim diye düşündüm. Sonra misafirlerim geldi. Aynı hüznü taşıyan misafirler. Bana, ta 1974’lerden ama taze, bilmediğim baba anıları anlatan misafirler. Mücahitler, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın esaslı elamanları. Yaşlanmışlardı, bedenleri eskisi kadar genç değildi. Ama yürekleri ve bakışları hiç değişmemişti. Bir zamanlar uğruna dağlara çıktıkları, silah taşıdıkları, ölümü göze aldıkları bu topraklara bakışları ve duyguları hiç değişmemişti. Babamın masalını anlattılar yıllar sonra yeniden. Aslında masal dediğim savaştı. Kimi zaman birlikte doldu gözlerimiz, kimi zaman birlikte güldük. Savaş içinden tatlı anılar çektiler benim için. Ve anıların bitiminde sordukları soruya ben yanıt veremedim. “Yıllarca kurtulmayı bekledik, Türkiye gelsin diye. Biz beklerken, gelen giden yokken şarkılar çalıp radyolarda dalga geçtiler bizle. Devamlı bekledim de gelmedin çalardı. Beklerdik, gelen olmazdı; mecburen boynumuzu eğer, dinlerdik şarkıyı. Sonra geldiler, bir gece ansızın geldiler. Artık bizim şarkımız vardı. Şimdi yine bekliyoruz. Bizi verip, gidecekler mi diye bekliyoruz. Eski bekleyiş umut bekleyişiydi; bu ise çaresizliğin bekleyişi. Ne dersin, verirler mi?” Ben yanıt veremedim. Yanıt verecek var mı bilemedim. Var mı?

Bir de üniversiteler var. Öğrendiğime göre 6 üniversite ve 40 bin öğrenci varmış Kıbrıs’ta. Sadece Doğu Akdeniz Üniversitesi’ni gördüm. Bir konferans vermemi istedikleri için bu şansım oldu. Büyük bir kampüs ve öğrenciler. Şehri her şeyi ile bir üniversite şehrine çevirmiş öğrenciler. Onların neşeli konuşmaları iyi geldi. Benim hüznümü biraz dağıttı. Üniversite, gelişim için dünyaya açılım için, başka ülkelerde kabul için önemli. Umarım üniversitelerin sesi Kıbrıs’ın hüznünü de dağıtmasına yardımcı olur. Kendi yetiştirdiği gençleri; işsizlik, çocukların eğitim endişeleri, gelecek korkuları nedeniyle başta anavatan olmak üzere başka ülkelere göndermek zorunda kalan Kıbrıs’ın, anavatandan gelen yeni çocukları onlar. Kim bilir belki büyüklerinin yapamadıklarını, yapmadıklarını başarıp Kıbrıs’a yeniden yaşam, umut ve güven getirirler…

Facebooktwitterlinkedinmail