ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE YAPILAN EVLİLİKLERİN YARATTIĞI PSİKO-SOSYAL SORUNLAR

18 yaş altında yapılan evlilikler “Çocuk evliliği” olarak tanımlanmaktadır. UNICEF Erken/ Çocuk Evliliklerini fiziksel, fizyolojik ve psikolojik anlamda sorumlulukların gelişmesinden önce gerçekleştirilen tüm evlilikler olarak tanımlamaktadır.
Yaygın olarak kız çocuklarının kendilerinden büyük erkeklerle zorla eviliği söz konusu olduğundan “çocuk gelin” tanımlaması yapılmışdır. Ancak bir çok erkek çocuk da 18 yaş altında evlenmek zorunda kalmaktadır. Bu evliliklerin çoğu yasal evlilikler değildir. Hemen tamamı ilk önce dini nikah aracılığı ile gerçekleşmekte ve sonra bazıları resmileştirilmektedir. Ayrıca ev içi şiddet, cinsel istismar, aşırı baskı, ekonomik zorluklar ve çocuğun kişisel patolojileri nedeni ile 18 yaş altında kendi isteği ile evlenen çocuk ve gençler vardır. “Kendi istekleri” adı altında olmakla birlikte bu grup da erken evliliğin getireceği sosyal ve psikolojik sorunları benzer şekilde yaşamaktadır.

Çocukluk dönemi evlilikleri, önemli ve sürekli bir travmadır. Erken yaşda evlilik çocukların eğitim yaşamından kopması ile başlayan bir çok sosyal sorunun yanı sıra bedensel ve psikolojik problemlere yol açar. Temel olarak çocuk evliliklerinin yarattığı psiko-sosyal sonuçlar şu başlıklar altında toplanabilir:

1. Kimlik gelişiminde sorunlar
2. Bilişsel/ psikolojik gelişim sorunları
3. Akran/ eş/ aile ilişki sorunları
4. Ergen annelerin riskli davranışları
5. Çocuk/ ebeveyn ilişki sorunları

Ergenlikten yetişkinliğe geçiş sürecinde formal eğitim önemli bir rol oynar. Bundan mahrum kalan bireylerde bu geçişte problemler ortaya çıkmaktadır. Evlilik, okul çağında bir çocuğu kaç yaşında olursa olsun bir “yetişkin” rolüne sokmaktadır. Ergenlik, çocukların sosyal becerileri edinmenin yanında, kimlik oluşumunun gerçekleştiği bir dönemdir ve bu dönemden önce ve bu dönem süresince çocukların evlendirilmesi sağlıklı kimlik oluşumunu engelleyebilecek önemli bir risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Hamile kalan ergen kızlar ayrıca kendi kimlikleri ve gelişmekte olan çocuklarının kimliği arasındaki sınırları fark etme ve bu sınırlara saygı göstermede sorun yaşayabilir. ergen annenin bilişsel ve toplumsal gelişimi, normal gelişim basamakları engellendiği için (eğitim, çalışma, yakın ilişkiler, evlilik vb) sekteye uğrar. Evlilik ve çocuk yetiştirmeye odaklanma bazılarında ailevi kimliğin hissedilmesine ve benlik saygısında artmaya katkıda bulunabilir. Ancak bu değişiklikler geçicidir. Erken annelik ergende özerkliğin, yakın ilişkilerle yapılan deneylerin ve emosyonel büyümenin engellenmesine yol açar. Ayrıca, olgun ve erişkin bir bedenin kabullenilmesi de bozulabilir. Ayrıca, ergen kızların ebeveynlik hakkında gerçekçi olmayan beklentileri olduğu ve deneyimle bu beklentilerin değiştiği ve çatışmaların arttığı saptanmıştır.

ERKEN EVLİLİKTE PSİKOLOJİK SORUNLAR
Erken evlendirilen çocukların ruhsal sorunlarına ilişkin çalışma yok denilecek kadar azdır. Çalışmalar ergen gebeliklerine yönelik yapılmaktadır. Erken evlilik=Erken gebelik şeklinde kabul edilebilir. Ayrıca her çocuk evliliğinin aynı zamanda nitelikli çocuk cinsel istismarı olduğu düşünüldüğünde, cinsel istismara uğrayan çocuklarda yapılan çalışmalar bize ip ucu vermektedir. Cinsel istismara uğrayan çocuklarda ruhsal bozukluk görülme oranının % 60’ın üzerinde olduğu belirtilmektedir. Türkiye’de çocuk yaşta evlendirilmiş bir grup üzerinde yapılan çalışmada psikiyatrik bozukluk oranı%45,8 bulunmuş ve en çok MDB ve uyum bozukluğu geliştiği saptanmıştır(Soylu ve ark 2012).Ancak fiziksel ve duygusal şiddete/istismara maruz kaldığını bildiren olgularda ruhsal bozukluk oranı daha yüksek saptanmıştır. Bu olguların % 14,6’sı evlendirildiği kişi tarafından fiziksel şiddete/istismara, % 27,1’i ise duygusal şiddete/istismara uğradığını belirtmiştir. Son yaptığımız çalışmada bu oran %46.7 olarak saptanmıştır (Nasıroğlu ve Semerci 2017).

Psikiyatrik sorun görülme şiddetini etkileyen faktörler
• Çocuğun yaşının ne kadar küçük olduğu
• Evlendiği kişi ile arasındaki yaş farkı
• Evlenilen kişiye ilişkin özellikler (önceden tanıma, çalışıp çalışmadığı)
• Yaşam şekli (çekirdek aile-geniş aile)
• Fiziksel ve duygusal istismarın varlığı
• Gebelik durumu
• Önceden cinsel bilgilendirme olması

Çocukların, özellikle kız çocuklarının henüz biyo-psikososyal gelişimini tamamlamadan evlendirilmesi birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Henüz gelişimlerini tamamlamadan bu çocuklara aile, ev, çocuk bakımı gibi sorumluluklar verilmektedir. Evlenen çocuk akranlarından soyutlanmakta, eğitimden mahrum kalmakta ve sonuç olarak kendini izole edilmiş, dışlanmış ve mutsuz hissetmektedir. Bunlar ciddi psikiyatrik sorunlara zemin hazırlar. Küçük yaşta evlendirilen kız çocuklarında depresif belirtiler on sekiz yaş üstü evlilere göre daha yaygın görülmektedir ve intihar düşüncelerinin10-17 yaş arasındaki evli çocuklarda evli olmayanlara göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Okula devam edemeyen kız çocukları, ev dışındaki hayattan dışlanma, özgüven eksikliği, değersizlik hissi ve ekonomik hayata katılamama, yoksulluk gibi sonuçlar ile karşı karşıya kalır.

UNICEF’in yaptığı araştırma, çocuk gelinlerin evlilikleri ve kendi hayatları ile ilgili kararlarda daha az etkin olduklarını göstermektedir. Aile ve arkadaşlarını ziyaret edip edemeyeceği; bir iş sahibi olup olamayacağı; okula devam edip edemeyeceği; sağlık problemleri ve herhangi bir doğum kontrol yöntemi kullanıp kullanamayacakları ile ilgili son sözü evli oldukları erkek söylemektedir. Bu durum kız çocuklarının evliliklerindeki rollerinin etkin olmadığını göstermektedir. Çocuk yaşta evlenen kız çocukları diğer yaş gruplarındaki kadınlara göre fiziksel şiddete iki kat, cinsel şiddete ise üç kat daha fazla maruz kalmaktadırlar. Ayrıca bu bireyler uğradıkları fiziksel şiddetten dolayı eşlerini haklı görme olasılıklarının da daha yüksek olduğu görülmüştür.

ERKEN EVLİLİK ÇOCUKLARI
Erken evliliğin ardından gelen erken gebelik fiziksel olarak ciddi sorunlara yola açarken,diğer yandan henüz kendi gelişimini tamamlamamış çocuk için bir bebek sahibi olmak ve sorumluluk almak önemli psikolojik problemleri beraberinde getirir. Bu durum yeni doğan bebeğin ruhsal gelişimini de olumsuz etkiler. Ergen annelerin doğum öncesi ve sonrası takipleri çok daha az yapılmaktadır. doğurduğu bebeklerde; Düşük doğum ağırlığı, prematüre doğum ve doğumsal anomalilerin riski erişkin dönem göre çok artmıştır. Erken annelerin bebeklerinde ani bebek ölümü sendromu, kazalar, zehirlenmeler çok daha fazladır ve bebek ölümleri artmaktadır.

Anneliğe uyumda ergen için toplumsal destek ve sosyo-ekonomik durum önemlidir. Toplumsal desteklerin yeterliliği verimli duygu düzenlemeyi sağlar. Dolayısıyla ergen anneler bu yönde de sorun yaşar. Zaten ergenlik döneminde anneliğin kendisi toplumsallaşma ve akran desteği için gerekli pek çok görevi engellemektedir. Yapılan çalışmalar ergen annelerin bebeklerine daha az yanıt verdiklerini ve daha az yatıştırdıklarını göstermektedir. Ayrıca gelişim için gerçekçi beklentileri daha azdır ve cezalandırmayı bir terbiye yöntemi olarak daha sık kullanırlar. Bu durum temel olarak olgun olmama ve engellenmeye bağlıdır. Çocuk annelerde agresyon, fiziksel ceza verme ve hoşgörüsüzlük artmış oranda görülür.

Ergen babalarla ilişkili çalışmalar çok azdır. Ama çocuğunlukla çocuk babalar içinde çalışma ve eğitim sorunları başı çeker. Anneden yaşca büyük ya da aynı yaşda olan çocuk babalrın çoğu eğitimlerini terk etmek zorunda kalmış, kalifiye olmayan işsiz bireyler olurlar. Çocuk babaların çok azı uzun dönem anne ve çocuk için destek olabilmektedir.
Ergen annelerin çocuklarının duygu düzenleme becerileri kısıtlı, daha agresif ve sözel işlevlerinde sorunlar olduğu bilinmektedir. Genelde eğitim düzeyleri düşük kalmakta bu da ebeveyneleri ile aynı kısır döngüyü yaşamalarına neden olmaktadır.

ÇOCUK EVLİLİKLERİNİ ENGELLEMEK İÇİN NE YAPILMALIDIR?
En iyi yöntem engellemektir. Yasalar zaten çocuk evliliklerine izin vermemektedir. Ancak yasal önlemler yeterli değildir. Analizler göstermektedir ki her 2 kız ergenin liseyi bitirmesini sağlarsak, 1 çocuk gelini önlemiş oluyoruz. Aynı şekilde 4 hane geliri artırılırsa 1 çocuk gelin önleniyor ve 7 anne veya 7 babaya sadece okuma yazma öğretilmesi veya ilköğretim düzeyinde eğitim sağlanması ile 1 çocuk gelin önleniyor. Dolayısıyla çocukların ve ailelerin eğitim düzeyleri başta olmak üzere sosyal destekler çocuk evliliklerini önelemkte önemlidir.
Kız çocuklarının bilgi, beceri ve destekleri arttırılarak çocuk yaşta evliliklere karşı önlem alınabilir. Kendileri, dış dünya ve varolan seçenekleri hakkında bilgilendirilerek, sosyal ve ekonomik bağımlılıklarından kurtulmak adına hareket etmeleri sağlanmalıdır. Okula devam sağlama, çocuk yaşta evliliklerin önüne geçmede önemli bir önlemdir. Sadece okula gidiyor olmak bile, kız çocuğunun bir “çocuk” olduğunun görünürlüğünü sağlaması açısından önemlidir. Bunun yanında okulda edinilen deneyimler çocukların sosyal bir çevre kurmalarına, bilgi ve beceri edinmelerine, istismar ve kötü muameleden korunmalarına ve kendileri için harekete geçmelerine yardımcı olur.

Çocuk yaşta yapılan evliliklerde karar vericiler genellikle aile büyükleridir. Bu yüzden aileleri eğitmek, toplumu seferber ederek sosyal normları değiştirmeye çalışmak, çocuklar için daha destekleyici ve daha az cezalandırıcı bir dünya oluşturmak en sık kullanılan önleyici tedbirdir.
Yoksulluk ve özellikle kız çocukları için gelir kaynaklarının sınırlılığı, çocuk yaşta evlilik oranlarına katkıda bulunan etkenlerdendir. Çocuklara ve ailelere yönelik ekonomik olanakların sağlanması gerekmektedir.

ENGEL OLAMADIĞIMIZDA
Çocuk yaşta evliliğe maruz kalan bireyler, gördükleri kötü muamele, fiziksel ve cinsel kötüye kullanım, ağır evlilik ve aile sorumluluklarından dolayı kendilerini güvensiz hissederler. Bu yüzden destekleyici bir ortam sunulmalıdır, böylece yalnız olmadıklarını ve ihtiyaç duyduklarında destek alabileceklerini hissedebilirler.
Evliliği bitirmeye karar veren bireylere yasal ve ekonomik yardım sağlanmalıdır. Hassas durumdaki bu bireylerin sosyal servislere ve sağlık servislerine erişimleri de önem taşımaktadır. Maruz kaldıkları ağır stres var olan baş etme becerilerini kullanmalarına ve yeni beceriler geliştirmelerine engel olacaktır. Yaşadıkları travma ve stres karşısında var olan problem çözme becerilerini kullanmalarına ve yenilerini geliştirmelerine teşvik edilmeleri gerekir. Erken yaşta evliliğe maruz kalmış bireyler akranlarından farklı oldukları, dünyanın tehlikeli bir yer olduğu, kendini suçlu görme gibi negatif bilişler edinirler. Psikoterapide bu bilişlerin hedeflenmesi önemlidir.
Aynı zamanda erken yaşta evlenme, ebeveynlik, sorumluluklar konusunda var olan dini ve kültürel yanılgıların farkında olunmalı; kişinin bu konulardaki bilgi ve algısı göz önünde tutularak temel bir cinsel eğitim verilmelidir. Sağlıklı bir ilişkinin nasıl kurulacağı hakkında bilgi verip bunu uygulamalarına yardımcı olunmalıdır. Ruh sağlığı profesyonelleri, bu bireylere güvende oldukları hissini sağlayarak günlük hayatlarındaki rutinlerini ve rollerini tekrar oluşturmalarına yardımcı olmalıdırlar. Çocuk yaşta evliliğe maruz kalmış bireylerde depresyon ve intihar davranışları daha yaygındır. Destek ve gerektiğinde müdahale gerekir.

Çocuk yaşta evliliğe maruz kalmış bireyler, sosyal, zihinsel, fiziksel ve kişilerarası ilişkilerde yaşayabilecekleri problemler hakkında bilgilendirilmeli, anne ve çocuk sağlığı hizmeti veren yerlerin bu bireylerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde servis sunmaları gerekmektedir.
Çocuk yaşta evlilikler sıklıkla kötü muamele ve istismar içerirler. Bu yüzden tüm sağlık, eğitim, sosyal ve yasal servis çalışanlarının çocuk yaşta evlilik şüphesi olan durumları rapor etmeleri ve bu konudaki yasal sorumluluklarını bilmeleri önemlidir.

Erken yaşta evlilikler karşı çıkalım. Çocukların çocukluklarını yaşamaları için sorumluluklarımızı alalım. Çocukları yetiştirirken, onlara örnek olurken dikkatli olalım. Onları, özellikle kız çocuklarımıza evlilik dışı kariyerler hedefleyelim Bunları yaparken “çocuk gelinler” tanımlamasını yapmayalım. Çocuklardan gelin olmaz. Bu tanım ile fark etmeden bir onay veriyoruz.Tıpkı “töre cinayeti” diyerek, anlamlandırdığımız cinayetler gibi. Karşımıza “aşık oldum,evleneceğim” diye gelen çocuklarımızla konuşalım, hatta onlara sevgimizi gösterelim ki sevgiyi başkalarında aramasınlar.Onlar çocukluk yapsalar da, biz çocukluk yapmayalım. Çocukluk yapmak çocuklara yakışır. Bizler büyüdük ve çocukları korumak, çocukluk yapabilmeleri için gerekli herşeyi sağlamakla yükümlüyüz.

Facebooktwitterlinkedinmail