BÜYÜK ÇOCUK OLMAK

Yaz tatili başladı. Herkes yavaş yavaş tatil programları yapıyor ya da tatile gidiyor. Ben de hafta sonu iki gün annemle tatile gittim. Sadece ikimiz gittik. O devam edecek, ben işlerim nedeni ile döndüm. Yaşınız kaç olursa olsun anne-çocuk baş başa kalınca sistem değişmiyor. İki gün boyunca annem kahvaltı yapıp yapmadığımla, üşüyüp üşümediğimle dertlendi durdu. Karşılaştığımız insanlar bana çocuklarıyla ilgili sorular sorduklarında anlattıklarımı dinleyip, yine de kendi bildiğinden vazgeçmedi. Onunla birlikte aileleri ve çocukları izledik. Onunla birlikte yorumlar yaptık. Bazı konularda anlaştık, bazılarında haklısın dese de farklı müdahalelerde bulundu. Sizlerle iki gözlemi paylaşmak istedim. Önce anlaşamadığımızdan başlayayım.

Yedirmek mi? Beslemek mi?

Yemek yerken yan masamızda bir anneanne torununa yemek yediriyordu. Üç yaşlarındaki çocuk masadaki çatal ve kaşıklarla oynarken, o bir yandan masal anlatıyor, bir yandan da çocuğun ağızına yemekleri adeta tıkıyordu. Bize dönerek “Benimle gayet güzel yemek yiyor, ama annesi olduğunda naz yapıyor.” dedi. Ben “Kendi de yiyebilir aslında.” dediğimde itiraz annemden geldi. İkisi birden çok küçük olduğunu, karnını doyuramayacağını, her yeri kirleteceğini söylediler. Küçük olduğu için karnı aç mı, tok mu anlayamazdı. Doyduğunu fark edemezdi. Sonra çocuğun ne kadar zayıf olduğundan, bu kadar gayrete karşın kilo almadığından karşılıklı yakındılar. Sanırım bu konuşmalar birçok anneye kendisini hatırlatmıştır. Oysa o yaştaki çocuğun kendi başına yemeyi öğrenmesi gerekir. Ayrıca yaşı kaç olursa olsun, karnı aç olan ve önünde yemek olan herkes yer. Doydum dediğinde ona inanmak gerekir. Çocuğun sağlıklı olmasının göstergesi şişman olması değildir. Tıpkı annenin “iyi” anne olduğunun göstergesinin şişman çocuk olmadığı gibi. Zaten iki anneanne biraz sonra yanımızdan geçen gençlerin ne kadar şişman olduğundan yakınırken, bunda kendi paylarının farkında bile değillerdi. O sırada yemeğini yediği için ödül olarak alınan dondurmasını biraz yiyen ufaklık, bizimle sohbet eden anneannesinin ağzına dondurma koymaya çalışıyordu. Anneanne istemediğini söylüyor, o ise zorluyordu. Kızan anneanneye “Sanırım sizinle ilişki kurmaya çalışıyor, bizimle değil onunla ilgilenmenizi istiyor.” dedim. “Çünkü siz ona ilişki kurmanın, sevmenin, önem vermenin, ilgilenmenin yemek yedirmekle olduğunu öğretiyorsunuz. O da sizi besleyerek konuştuğunu sanıyor.” Oysa yemek yemek bir ilişki kurma biçimi değildir.

Büyük Çocuk olmak

Ertesi sabah kahvaltıda bir başka aile vardı. Büyükanne, büyükbaba, anne ve iki çocuk. Çocuklardan biri 8 yaşlarında bir kız, diğeri ise 2 yaşlarında bir erkek çocuk. Erkek çocuk devamlı olarak kapıya doğru koşuyor ve “atta, atta” diye dışarı çıkmak istiyor. Kahvaltısını bitiren kız çocuk arkadaşlarının yanına gitmek için kalkınca, anne seslendi “Kardeşini gezdir.”. Kız çocuk “Ama anne.” dedi. Bunun üzerine annesi söylenmeye başladı: “Biraz sorumluluk sahibi ol. O senin kardeşin. Gezmek istiyor.” Olay büyümek üzereydi ki dede ayağa kalkıp, küçüğü aldı ve dışarı çıkardı. Deniz kıyısında bu olay benzer şekillerde tekrarladı. Anne 8 yaşındakinin çocuk olduğunu, kardeşine bakmak gibi bir görevi olmadığını unutmuş bir şekilde devamlı söyleniyor, kendi zamanını küçükle oynayarak geçiriyordu. Oysa büyük çocuk olmak, çocukları büyütmez. O da bir çocuk. Üstelik muhtemelen 6 yıl boyunca tüm ailenin ilgisini çekmiş olan, zamanını almaya alışmış olan bir çocuk. Şimdi annesinin ona ayıracak zamanı olmamasının dışında, bir de arkadaşlarıyla olan zamanını da kardeşe vermesi istenen bir çocuk. Bu çocuk nasıl kardeşini kıskanmaz. Bu çocuk nasıl annesinin tüm zamanını diğerine verdiğini, üstelik kendisine sadece kızdığını düşünerek asık suratla dolaşmaz. Bu annemle anlaştığımız konuydu. Onlar bizi büyütürken bunu yapmamaya gayret göstermişlerdi.

Tatilde bile başkalarını izleyerek kendi yanlışlarımızı bulma ve düzeltme şansımız var. Yeter ki izlemeyi, anlamaya çalışmayı bilelim ve düzeltmeye niyetli olalım.

 

Facebooktwitterlinkedinmail