AYRILIK KAYGISI

Bu konuda hem bu köşede, hem başka gazete ve dergilerde hem de kitaplarımda çok yazdım. TV dahil her yerde defalarca anlattım. Ama galiba kimse kendi başına gelmeden, sorun yaşamadan okumuyor ve dinlemiyor. Okulların açılması ile birlikte “Çocuk ağlıyor, gitmek istemiyor, ağlarsa psikolojisi bozulur mu?” gibi yüzlerce soru yeniden gelmeye başladı. Sorun çıktığında çözmek için yardım aramak önemli. Ama daha önemlisi olmadan nasıl tedbir alınacağı. Çocuklarla ilgili sorunları anne-baba olmaya karar verdiğiniz an öğrenmeye başlamalısınız ki, oluşmadan engellemek şansınız olsun. Bu nedenle ayrılık kaygısı, okul konusu ve bağımlı çocuk konusunu bir kez daha yazıyorum. Daha fazlası Birlikte Büyütelim (0-12 yaş) ve Artık Büyüdüm (13-20 yaş) kitaplarımda ve sitemde var.
Ayrılık Yaman Kelime
Gelişimsel olarak altı ay- üç yaş arasında çocuklar başta annelerinden olmak üzere yakınlarından ayrılmak istemezler. Yabancılara ve yabancı yerlere tepki gösterirler. Ayrılmaları gerektiğinde kaygı duyar, tepki gösterir ve ağlarlar. Siz mutfakta yemek hazırlarken, odasından size seslenir. “Mutfaktayım.” dersiniz, rahatlar, kalkmadan oyununa devam eder. Bu aralıklı olarak devam eder. Emin olmak, varlığınızı hissetmek onu rahatlatır, kaygısını giderir. Ama eğer sizden yanıt alamazsa, ağlayarak koşar. “Ne oldu, buradayım.” dersiniz. Boynunu büker, hâlâ korku içindedir ve ağlıyordur “Gittin sandım.” der. İşte bu, ayrılık kaygısıdır.
Üç yaşla birlikte sosyalleşme, sizden ayrılma kaygısı duymadan güvenli ortamlara gitme, sizi aramadan orada kalma yani ayrılığa katlanma başlar. Ama bazı çocuklar hâlâ ayrılamamakta, bırakın gerçekten ayrılmayı, sözü bile geçtiğinde aşırı kaygı duyma ve tepki göstermeye devam ederler. İşte o zaman sorun var demektir ve sağlıklı gelişim için yardım almak gerekir. Çünkü bu kaygı, gelişim dönemine göre duyması gerekenden daha fazladır. Çocuklar, ayrılıkla birlikte kendilerine ya da sevdiklerine kötü bir şey olacağı endişesi taşırlar. Bu kaygılar abartılı ve gerçekle uyumsuzdur. Çocuk yalnız yatmayı, okula gitmeyi, evde kalmayı reddeder. Kaygı, panik boyutuna varabilir. Bazen hafif olmakla birlikte, bazen de düşüncesi bile sorun yaratır. Çocuk bağlı olduğu kişiden (genellikle anne) hiç ayrılmaz. Değerlendirmede, çocuğa ve aileye ilişkin özellikler görülebilir. Çocukların tek çocuk, zor edinilmiş çocuk (tedavi sonrası, düşük ya da ölümler sonrası, farklı cinsten tek çocuk olması gibi), küçükken kaybedilme riski geçiren, sık hastalanan çocuklar olduğu görülebilir. Ailelerin de endişeli, çocuğa bir şey olacak korkusu yaşayan, aşırı koruyucu aileler olması beklenebilir. Ayrıca ailede hasta olması, aile içi tartışmalar olması nedenler arasındadır. Böylece fark etmeden aile de çocuğun kaygısını, kendi endişeleri ile arttırır. Tedavide, aile ve çocuğa yapılacak terapiyle birlikte, kaygı giderici ilaçlar kullanılır.
Okul Korkusu

Okula gitmeden önce ya da okuldayken duyulan kaygıya denir. Adı okul korkusu olmakla birlikte, asıl sorun okul değil, evden ayrılma kaygısıdır. İlkokula başlamada, okul değişikliğinde ya da hastalıklarda daha sık ortaya çıkar. Ama her yaş ve sınıfta görülebilir. Çocuğun yaşı büyüdükçe, çözüm zorlaşır. Çocuk, okula gitme isteksizliğini, öğretmenin arkadaşlarının onu sevmediği, kötü davrandığı gibi gerekçelerle açıklar. Ayrıca karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı olur. Bunlar çocuk tarafından uydurulmaz. Kaygının fiziksel belirtileridir. Bu kaygıyı yaşayanlar çoğunlukla sessiz, uysal ve çalışkan çocuklardır. Bir kısmında ders sorunları görülebilir. Okul korkusu hemen ele alınıp, tedavi edilmesi gereken bir sorundur. Öncelikle ne olursa olsun, aile kararlı davranmalı ve çocuğun okula gitmesi sağlanmalıdır. Biraz gitmesin, geçer gibi düşünceler sorunu arttırır. Okula gitmediği her gün, olayın çözümünü güçleştirir. Çocuk psikiyatristinin, ailenin ve okulun sıkı işbirliği ile çözümlenir.

Bağımlı Çocuk

Her bebek anneye ya da anne yerine geçen birine bağımlı doğar. Bu bağımlılık, kendi işini yapamayacak durumda olmasından kaynaklanır. Karnını doyuracak, altını temizleyecek, üstünü giydirecek birilerine ihtiyacı vardır. Eğer biri bunları yerine getirmezse, elinden gelen tek şey ağlamaktır. Bu tam bir bağımlı olma durumudur. Ağlamanın dilinden anlayamayan birilerine bağımlı ise, bağımlılığın çaresizliğini daha doğar doğmaz anlar. Bazen de bağımlılığına karşın, ağlama dilinden anlaşılmamasının diğerlerini bağımlı duruma getirdiğini de görür. Büyüdükçe bağımlılığı azalmaya başlar. Önce yürümeyi öğrenir. Öğrenir ama yeterli değildir. Düşer, canı yanar ve annesini ister. Yani hâlâ bağımlıdır. Sonra kelimeler gelir. En azından artık ağlama dışında bir dili vardır. O dili kullanarak isteklerini bildirir. Yine de bildirdiği istekleri yapacak birine ihtiyacı vardır. Üstünü giydirecek, ayakkabısını bağlayacak, yemeğini yedirecek birine de. Gittikçe tüm yetileri gelişir. Yürürken güvenli hale gelir. Düzgün konuşabilmektedir. Bırakılırsa yemeğini kendi yemeye, ayakkabısını bağlamaya, üstünü değiştirebilmeye başlar. Bunları yapabilmesi için ona izin verilmesi gerekir. Tüm bunları yapması yeterli değildir. Uzun bir süre daha, gittikçe azalmasına karşın bağımlı olmaya devam edecektir. Bir çocuğu yetiştirirken doğal olanı, bağımlılığını azaltıp, bir süre sonra bağımlılığın yerini bağlılığın almasıdır. Bunu gerçekleştirmek için, adımları doğru atmak gerekir.

 

Facebooktwitterlinkedinmail