AŞK VE SEVGİ

Aşk ve sevgi kelimelerini her zamankinden sık kullanır olduk. Neredeyse herkese aşkım, sevgilim demeye başladık. Çocuğumuza, eşimize, dostumuza, hatta bazen az tanıdığımız biriyle bile konuşurken “bak aşkım!” diye başlıyor konuşmalar. Anlamlarını öğrendik de ondan mı arttı bu söylemler? Yoksa anlamlarını yitirdik de ondan mı sık kullanıyoruz böyle? Dildeki yozlaşma yansıdı ve film tercümeleri mi soktu bu kelimeleri yaşamımıza? Belki de sadece moda ve birçok güzel değerin olduğu gibi onların da basitleştirilerek, yok edilme programına katıldık istesek de istemesek de… Gazetelere, televizyonlara bir göz atınca, ünlülerin iki-üç günde başlayıp biten büyük(!) aşklarını ya da sevgisine karşılık vermeyeni öldürenlerin sonsuz(!) aşklarını okur olduk. Fast-food ya da ölümcül aşklar. Çabuk tüketilen, karşınızdakini yok eden bir duyguya sevgi demek olası mı? Sevgi, aşk uğruna, sevdiği mutlu olsun diye fedakârlık yapan sevgililer moda değil mi artık? Ama yine de umut var galiba, eskimiş görünen sevgileri anlatan diziler en çok izlenenler olduğuna göre hala umut var.

Gerçek Sevgi

Başkaları tarafından sevilmek, beğenilmek, değer verilmek her insanın istediği normal bir duygudur. Sevgi duyduğu kişiye, zaman zaman öfke, kızgınlık gibi olumsuz duyguları da hissedebiliyor, yapıcı eleştireler yapabiliyorsak, bazen yalnız kalmak isteyebiliyor ve onun isteğine saygı duyabiliyorsak sevgiden bahsedilebilir. Sevdiğimiz insandan bazı şeyler istemek doğaldır. Sevgi, bağlılık, yardım ve gerektiğinde özveri istemek, bunları dile getirmek, onların olması için çaba harcamak akıl sağlığını gösterir. Ancak sevilen kişinin belirli amaçlarla kullanılması kadar, yalnızca karşısındaki insanı düşünmek ve kendini ona adamak da sevgiyle bağdaşmaz. Başkalarının kişiliğini, özelliklerini, gereksinimlerini, eksikliklerini, zayıflıklarını, isteklerini, başarılarını dikkate almamak sevmeyi becerememektir. Sevgi güven ve mutluluk duygusu sağlar, başkalarını gerçekten seven kişilerin başkalarının da kendisini sevdiğinden kuşkusu olmaz.

Hastalıklı Sevgi

Kişiliğin sorunlarından oluşan durum hastalıklı sevgilerdir. Çoğu kez günümüzde büyük aşklar, sevgiler diye belirtilen durumlar da bunlardır. En temel sorunlardan birisi sevilmek isteyip, bundan haz duymakla, ne pahasına olursa olsun sevilmeme gerek arasındaki farktır. Çünkü aslında bizim değer verdiğimiz, sevdiğimiz kişiler dışındaki kişilerin bizi sevmelerinin o kadar da önemi yoktur. Bazı kişiler çevrelerinde erkek ya da kadın olmadığında mutsuz olurlar. Bu durumda bir ilişkiye girer, kısa sürede ayrılır, yine mutsuz olur, tekrar bir ilişkiye girer ve bu durum sürer gider. Tek istekleri yanlarında biri olmasıdır, onlara bir bağlılıkları yoktur, çoğu kez bedensel doyum bile sağlamazlar. Bir başka grup, sadece kendi gereksinimlerini karşılayan, arzularını yerine getiren ilişkideki duyguya sevgi adını verir. Bunun gerçek sevgi duygusu olmadığı, istekleriyle bağdaşmayan bir durum olduğunda ortaya çıkan şiddettir. Sonuç çoğu kez nefret, düşmanlık ve kıskançlık olarak görülür. Sevilmeyen bir kişi olduğu inancı, kendine güvensizlik, sevgiye güvensizlik ve ardında gizli amaçlar arama şeklinde yansır. Endişesi o kadar artar ki sevgiye karşı düşmanca bir tutum alır, onu önemsemez ve kötü olarak algılayıp, kaçınır. Her türlü sevgi gösterisini göz ardı ederek kendini korumaya çalışır. Bu durum Karen Horney’in söylediği gibi “açlıktan ölmek üzere olan birinin, yemeklerin zehirli olduğunu düşünerek onlara dokunmamasına” benzer. Her türlü sevgiye ulaşmak için çırpınanlar, sevgiye ulaşmak için çabalayıp başarısızlığa uğrayan, her başarısızlıktan sonra insanlardan kaçıp, aşırı yemek yeme, alışveriş yapma, çalışma gibi başka doyumlara yönelenler, daha önce çektikleri başka acılar ve yitimler nedeniyle sevgiye inanmayıp, zarar görecekleri düşüncesiyle sadece cinsel ve maddi istekleri yeğleyenler…

Sevebilme ve sevilebilme şansı

Sevgi insanların gereksinim duyduğu duygulardan biridir. Yaşamsal bir önem taşımaya başladığı, haz yerine sadece güvence ve yalnızlık korkusunu giderici bir duygu olmaya başladığında aslında sevemediğimizi anlama zamanı gelmiştir. Sevgi bir duygusal bağımlılık gerektirir. Sadece birinin diğerine bağımlı hal aldığı durumlarda yaşamı yok edebilir. Hastalıklı örnekler, deneyimler duygusal bağımlılığa karşı korku yaratmaktadır. Bu korku birine bağımlı olmak ve sonunda onun tarafından sevilmemek korkusudur. Bu korku aşırı olduğunda hiç kimseye bağlanmayarak kendilerini korumaya çalışırlar. Böylece sevme ve sevilebilme şanslarını kaçırırlar. Oysa hepimizin ihtiyacı var, sevmeye ve sevilmeye, o zaman ne bekliyoruz?

 

Facebooktwitterlinkedinmail